Doktorun son sözleri Savaş'ın kulaklarında sadece bir uğultudan ibaret kalmıştı an itibariyle. Dakikalar sonra Gül'ün çıkğlıkları doğumhaneyi doldururken genç adam karısının çektiği acıları ruhunda hissediyor, hissettikleri gözlerindeki yaşlara karışıp içine akıyordu.
Annesini kaybettiğinden beri hastane ortamının ona hiç iyi gelmiyor olduğu su götürmez bir gerçekti. Buz gibi bir kış gecesinde onun cansız bedenini teslim almak hiç de kolay olmasa gerekti. Ancak tüm kötü günler geride kalmıştı; Gül ona bu hayatta yalnızlığını hiç hissetirmeyerek mükemmel bir eş olmuştu ve sadece birkaç saat sonra hayatının aşkı olan bu güzeller güzeli kadın, aşklarının ilk meyvesini vererek ona baba olmanın güzelliğini ve huzurunu yaşatacaktı.
Bırakmadı elini, bir an olsun bırakmadı. Genç kadın acılar içinde, çığlık çığlığa bağırdıkça anneliğin ne kadar kutsal bir şey olduğunun farkına vardı. Fiziksel olarak hissetmediği doğum sancısı duygusal olarak onu tepeden tırnağa sarsıp, yerle bir etmeye yetmişti.
"Savaş! Çok canım yanıyor!"
"Sabret güzelim bak geçecek, birazdan İlknur'umuzu kucağımıza alacağız."
"Alacağız değil mi Savaş?... Ah! Çok acıyor!"
"Çok az kaldı, Gül hadi, şimdi senin karnını aşağıya doğru itmen ve ıkınman gerekiyor.
Gül acılar içinde bir yandan Kaan'ın kendisine verdiği direktifleri uyguluyor, bir yandan acıyla kasıp kavrulan bedeni nedeniyle çığlık atıyordu. "Kaan! Geliyor mu bebeğim?"
"Gül son bir kez daha, artık sona yaklaşıyoruz. Lütfen bize yardımcı ol."
Gül bir kez daha az önce yaptıklarını tekrarlarken Kaan sonunda bebeğin başının göründüğünü söyleyince derin bir nefes aldı.
Savaş "Hadi sevgilim, az kaldı bak bebeğimiz geliyor," diyerek alnındaki terleri bir peçete yardımıyla siliyordu.
"Gül şimdi olay tamamen sende. Son bir kez kuvvetlice ıkın ve bebeği it."
Denileni yaptı. Artık tüm enerjisi bitmiş, saçları terlemiş alnına yapışmıştı. Yorgun bir nefes alırken aynı anda bir ses yankılandı doğumhanede. Öyle bir ses ki, sanki yeni doğan küçücük bir bebeğin sesi olamayacak güçte bir çığlıktı adeta.
Ve Kaan sonunda en sonunda derin bir nefes aldıran o sözleri söyledi. "Gel bakalım dayısının güzeli," diyerek minik bebeğin kordonunu kesip sıkıca bağladı ve yeşil örtüye sarıp hemşirenin kucağına verdi.
"Gözünüz aydın kardeşim çok güzel bir kızınız oldu."
Gül ve Savaş aynı anda göz yaşlarını serbest bırakmış akmalarına izin vermişlerdi. Gözyaşlarını elinin tersiyle iterek kucağına verilen bebeğini izledi. Henüz yıkanmamış olsa da o kadar güzeldi ki can paresi. "Bebeğim... Hoş geldin annesinin bir tanesi." diye fısıldadı.
"Bu hayatımda duyduğum en güçlü sesti."
"Kızımızın sesi."
"Kızımızın sesi," diye onayladı biricik karısını ve terle ıslanmış alnına bir öpücük bıraktı. "Teşekkür ederim sevgilim, bana bu güzel anı yaşattığın için."
"Güzel kızım benim, ömrün güzel olsun meleğim."
"Kızımız senin gibi bir annesi olduğu için çok şanslı."
"Şanslı olan asıl biziz, benim senin gibi bir kocam kızımızın senin gibi bir babası var."
Kaan boğazını temizleyerek konuşmaya başladığında ona gülümsemekle yetindi. "Bu güzel anı bozmak istemem güzel anne, ancak bizim senin dikişlerini tamamlamamız ve bu küçük hanımın da temizlenmesi gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔
RomanceTam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ö...