Bugün cumartesi olmasına rağmen gün güzel başlamamıştı Gül için. Bu güzel hafta sonuna midesindeki bulantıyla uyanmak zorunda kalmış, kramp ve kasılmalar tüm bedenini sarsıp geçmişti. Genç kadın koşarcasına kendini banyoya atıp içinde ne var ne yoksa klozete boşaltırken Savaş ise duyduğu seslerle afallamış, gözleri odanın içinde Gül'ü aramaya başlamıştı.
"Gül!"
"Banyodayım, Savaş." diyordu ancak sesi öyle yardıma muhtaç ve acı doluydu ki. Kusmaktan hayli bitkin düşmüştü genç kadın.
"İyi misin bir tanem?"
"Çok kötüyüm, Savaş." dediğini duyar duymaz soluğu banyoda aldı genç adam. Gül'ün bitap halini görünce içi acıdı. Tüm hamilelik süresi boyunca böyle mi olacaktı? Eğer böyle olursa... Bunun bir çaresi olmalıydı.
Genç adamı banyoda olduğunu hissettiğinde acıyla bağırdı Gül.
"Savaş, lütfen çık! Beni bu halde görmeni istemiyorum."
"Hayır çıkmıyorum. Yüzünü yıkayalım bir tanem, sonra da hastaneye gidelim hı?"
"Yok hastaneye gitmeyelim, geçer birzdan. Hem... Aşağıya inip kahvaltıyı hazırlamamamız gerekiyor, birazdan misafirlerimiz gelecek."
"Bu halde bunu düşündüğüne inanamıyorum." diye söylendi hayretle Savaş.
"Gerçekten iyiyim. Hem bu aylarda oluyormuş böyle bulantılar, normal yani."
"Ama bak anlaşalım, kendini kötü hissedersen hastaneye gidiyoruz, itiraz kabul etmiyorum."
"Nasıl da pimpiriklenirmiş benim bir tanem. Ben seninle ne yapacağım böyle?"
"Korkuyorum." dedi kesin bir sesle. Korkudan daha da siyahlaşan bakışlarını Gül'ün gözleriyle birleştirerek sözlerini sürdürürken eli önce Gül'ün yanağını okşadı sonra da karnını. "Bu hayatta sana, size bir şey olmasından deli gibi korkuyorum anladın mı?"
"Bir süre böyle olabilir, sonra azalıyormuş bu tarz bulantılar yani hamilelik ilerledikçe. Hadi üstümüzü değişip aşağıya inelim. Bu sabah kahvaltıyı ben hazırlamak istiyorum sen de fırından sıcak simit al bize. Daha bu minik annesinin kahvaltısıyla tanışmadı hiç, bir de amca, teyze, dayı ve halasıyla da..."
"Ama bak yorulursan bir köşeye oturuyorsun tamam mı? Neslihan sana yardımcı olmak için burada."
"Tamam, hadi bak bu sabah simit canımız çekti babası. Erken git yoksa biliyorsun bitiyor simitler."
"Oy... Kıyamam ben size." Diyerek Gül'ün henüz dümdüz olan göbeğini okşadı sonra da yanaklarını avucunun içine alıp sevdi ve bir öpücük kondurdu. "Bitsin güzelim. Ben ne yapar eder simit bulurum size, gerekirse İstanbul'un altını üstüne getiririm."
"Bilirim yaparsın."
Savaş fırına gitmek üzere kapıdan çıkarken Gül de gülümseyerek mutfağa girdi.
"Günaydın, Neslihan abla."
"Günaydın, Gül Hanım. Nasılsınız bakalım bu sabah?"
"Sabah bulantıyla uyandım ama şimdi iyiyim, keyfim yerine geldi. Bu arada, bu sabah kahvaltıya misafirlerimiz var."
"Tabii, Gül Hanım. Siz bana kahvaltı için istediğiniz yemekleri liste halinde verin ben hazırlarım hemen."
"Hayır, Neslihan abla ben hazırlamak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔
RomanceTam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ö...