Bölüm V

274 27 4
                                    

Jaebum'la olan dersimizin üzerinden iki gün geçti ve staja başladığım gün bugün. Şirketteki kişilerle tanışıyorum. Mimarlar, iç mimarlar, peyzaj mimarları, mühendisler bile var. Hepsi farklı ofislerde bir arada çalışıyor. Tabii bazıları yükselip özel ofislerine geçmişler. Her grubun bir şefi var, stajyerlerle de özel olarak ilgilenen birisi var ve stajyer olarak çok az kişiyiz. Ben, Jenny diye bir kız ve Junmyeon diye bir çocuk. Hepimiz farklı okullardan geliyoruz. Bizle ilgilenen mimarın adı ise Hoseok. Şirkette ve ofiste küçük ve bizim için işe yarayabilecek yerleri göstererek tur attırıyor. Mutfak, tuvalet, mola bölümleri... Tabii bir de bizim duracağımız bölüm var. Bilgisayar olmayan, sadece fotokopi ve faks makineleri, dosyalar gibi şeylerin olduğu fotokopi odası... Şaka mı? Buraya fotokopi falan çekmeye gelmedim ben! Bana iş hayatımda sadece fotokopi çektirmeyecekler! Gerçekten hepimizin siniri tepesine çıkıyor. Bir de üstüne üstlük nasıl fotokopi çekildiğini falan anlatıyor Hoseok Bey! Lütfen şuracıkta kendimi tutabileyim de üstüne atlayıp yüzünü pataklamayayım, nolur! Çünkü şu an içimden başka hiçbir şey gelmiyor, şiddet yanlısı biri olmamama rağmen... Dişlerimi kıracakmış gibi sıkıyorum.

"Şimdi gelin size biraz da bizim yaptıklarımızı göstereyim."

Bunu duyunca sakinleşiyorum hemen. Hiperaktivitenin etkilerinden biri, hemen duygularınız değişebiliyor. Daha üç saniye önce adamı dövmek istiyordum ama şimdi sırtına pat pat vurup "Ne güzel olur göstersen." Diyesim var.

Bilgisayarda üzerinde çalıştığı projenin çizimlerini gösteriyor. Bir otel olduğunu görüyorum. Ben de böyle şeyler yapmak istiyorum işte, çizimler ve tasarımlar gerçekten hoşuma gidiyor.

"Artık yerinize gidebilirsiniz arkadaşlar, biz sizi ihtiyacımız olduğunda çağırırız."

Gidiyoruz. Oturduğumuz yerde sıkıntıdan patlayacağız, benim de çok oturduğum söylenemez zaten. Sürekli ayakta geziniyorum, dosyaları açıp çizimleri karıştırıyorum, diğerleriyle sohbet etmeye çalışıyorum ama çok sessizler. Sürekli telefonlarıyla ilgileniyorlar, staj yaparken olacak şey değil ama benim elim gitmiyor işte. Belki mezun olup burada falan çalışırım, o şekilde akıllarda kalmak istemem, telefonu elinden düşmeyen...

"Ben eşcinselim!"

O kadar sıkıldım ki, aniden patladım galiba. En azından, bu kadar çabama rağmen muhabbet etmediler, belki bununla ilgili bir şeyler söylerler.

Jenny bir anda dönüp şaşkınlıkla, Junmyeon ise arkasına yaslanıp rahatlıkla bana bakıyor. O sırada içeri Hoseok Bey giriyor. Kapı yarı açıktı ve beni duyup duymadığından şüpheleniyorum. Daha ilk günden... Lütfen rezil olmamış olayım, nolur! İnsanların hakkımda ne düşündüğü önemli değil ama bu gibi durumlarda önemli olabiliyor maalesef. Lütfen duymamış olsun, lütfen!

Elindeki kağıtlarla bana bakarak yaklaşıyor. "Meşgul olmayan tek sensin galiba, o zaman şunları taratıp benim bilgisayarıma yönlendirir misin?"

"Olur."

Kağıtları elinden alacağım zaman önce vermiyor. Sonra hafifçe sırıtıp kağıtları serbest bırakıyor, ancak o zaman alabiliyorum. Bu neydi şimdi? Böyle küçük saçma sapan şakaları mı seviyor bu adam?

O odadan çıktığında ben de makinenin başına geçip dediklerini yapıyorum. Jenny suskunluğunu bozan ilk kişi oluyor. "Gerçekten eşcinsel misin? Çünkü benim bir arkadaşım da öyle ve sizi tanıştırmak isterim, eğer böyle işlere olurun varsa?"

Zoraki şekilde gülümsüyorum. "Sanırım yok."

"Neden?"

"Galiba tanıştırılmayı sevmiyorum. Nedeni bu."

"Peki."

Eve gittiğimde kapıdan girerken hala iş yerindekilere saydırıyorum. "Yok efendim tanıştırayımmış, yok fotokopiymiş, yok tara da yolla, yok yok yok! Kafayı yicem!"

Kapıyı fark etmeden çarptığımda annem koşarak içeriden geliyor. "Jackson, ne oldu oğlum?"

Bütün günümü ona anlatıyorum.

"Daha ilk günden böyleysen, sen bu kadar hafta nasıl dayanacaksın?"

"Sakinleştirici alıp gideyim diyorum."

"Saçmalama! Git sinirini kickboksunda at. Yıllardır onun kadar iyisini bulamadık şu hiperliğini durduracak, bu yüzden onu kullan."

"Tamam, anne. Kickboks demişken, Jaebum nerede?"

"Ben de sana onu söyleyecektim, evi tuttuk bugün birkaç sokak ötede. Ona eşya bakmaya gitti, kendi istediği gibi dizecekmiş ben de onunla gitmedim bu yüzden."

"Evde zaten yoktu, yine olmayacak yani. Ben de mi ayrı eve çıksam."

O sırada da annem şefkatle bana sarılıyor. "Biliyor musun, Jaebum babana çekmiş ama sen bana çekmişsin. Seni ben doğurmuşum gibi hissediyorum hep, iyi ki varsın. Ama gitmek istersen tabii ki tutmam seni, sen de özel hayatın olmasını istediğin yaşı geçtin bile sonuçta."

Boynuna öpücük konduruyorum. "Öncelikle, annem sen olduğun için teşekkürler. En büyük şansım sizsiniz gerçekten. Ev konusuna gelirsek, şimdilik düşünmüyorum. Özel hayatım için endişelenme, hiç aktif değil."

"Kimseden hoşlanmıyor musun?"

"Hayır, hoşlansam gelip ilk sana söylerim."

"İşte benim oğlum..." Derken yanağına hızlı hızlı ve küçük öpücükler konduruyorum. Anneme böyle sırnaşmayı çok seviyorum. O da beni seviyor. Aile denilen şey sevgiden ibaret, iyi ki varlar. 

ANALOG - JackbumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin