Junmyeon'un dediği gibi yapıyorum. Her fırsatta elime telefonu alıp bir şeylere sırıtıyorum ve sürekli Alice'le mesajlaşıyorum. Bir insanın sevgilisi varsa ya da konuştuğu, flörtleştiği, en iyi bu şekilde anlarsınız. Çünkü kimsenin o kişiyi düşününce ya da etrafındayken kalp çarpıntılarını duyamaz ya da aklını okuyamazsınız. Şu an kendimi ergenler gibi hissetsem bile yapabileceğim başka bir şey yok. Adam da pes etmiyor, beni sürekli yanına çağırıyor ve iş veriyor, haksızlık olmasın diye diğerlerine de veriyor ama bana olan davranışıyla onlara olan davranışı arasındaki fark yediyi geçer...
Neyse ki sadece iki hafta kaldı, hatta yeni bir haftaya başladık yani bu haftayı da saymazsak... Ne diyorum ben ya? Arada izin alabilsem keşke, ama izin aldığımız günleri sonradan tamamlama şartı koydular. Hiç acımaları da yok, ayak işlerini yapacak adamı nereden bulacaklar sonra? Ama şimdi haklarını yemeyelim, aramızdan birini alıp haftada bir kez mimarlardan birinin yanında çizimlerine bütün gün yardım ediyoruz. O günler yırtıyorum Hoseok'tan ama diğer günler için hala bir çare bulamadım. Çünkü iş yeri ortamında olmasak baya bana yürüyecek gibi geliyor.
Bu hafta da bir şekilde geçiyor ve hafta sonu kickboks'tan çıkarken Jaebum benimle geleceğini söylüyor. Uzun zamandır eve uğramadı, tabii ailesini özlemiştir. Bir de alması gereken birkaç parça eşyası varmış, anca düzene koydu eşyalarını galiba.
Eve vardığımda kapıda kiminle karşılaşıyorum dersiniz? Doğru bildiniz, geç bile kaldı, Hoseok! Hemen arkamdan arabasından inip Jaebum geliyor. İki ateş hattı arasında kalmış gibiyim. Resmen ailemle tanışmaya gelmiş! Sabır, lütfen sabır...
"Selam!"
Zoraki gülümseyemiyorum bile. "Merhaba, burada ne yapıyorsunuz?"
Jaebum da yanımızdan oldukça yavaş adımlarla geçerken Hoseok'u garip bakışlarıyla süzüyor. Nesi var bunun? Neden böyle ciddiyetle süzdü ki onu şimdi?
"Yol üstünden geçiyordum, geçerken sana bir merhaba demek istedim. Kapıyı çalacaktım ki motorunun sesini duydum."
Oha! Motorumun sesini mi ezberledin? Belki pizzacının motoruydu?
"Spordan geliyorsun galiba?"
"Evet, kickboks yapıyorum da."
Jaebum da o sırada kapıyı açıp içeri geçtikten sonra kapıyı kapatmadan bırakıyor. Şimdi konuşmalarımız içerden duyulabilir, ne güzel!
"Gerçekten mi? Ben de bir ara yapıyordum hatta şimdi devam etmek istiyorum. Hangi salona kayıtlısın, beraber gideriz belki."
Şeytan diyor ki farklı bir salonun ismini ver... Ama ben şeytana uyamıyorum, gerçekten safın tekiyim galiba, yalan bile söyleyemiyorum.
"Bizim bu taraftaki şubesi mi?"
"Evet." Maalesef...
"Her gün işe gidip gelirken önünden geçiyorum."
Öyle mi? Kocaman bir aferin sana o zaman! Zaten ben geçmiyorum...
"Bugün müydü senin dersin?"
Kafamı sallıyorum. Bırak artık da gideyim moduma giriyorum. Bırakacağı yok gibi.
"Ailen evde mi, onlarla da tanışmak isterim?"
Korktuğum hep başıma geliyor demiş miydim?
"Henüz eve girmedim, bilmiyorum. Ama yemeğe gideceklerinden söz ediyorlardı..."
"Peki, o içeri giren arkadaş... Kardeşin miydi?"
"Şey, aslında..."
Durun bir dakika! Resmen ışık hızıyla ışığın içine girip anında aydınlanıyorum! Tabii ki de Jaebum benim kardeşim değil...
"Erkek arkadaşım."
O an içimdeki heyecanı size anlatamam, resmen ellerim ve ayaklarım karıncalanıyor. Gözüm kararmaya başlayacakken Hoseok'un konuşmaya başlamasıyla kendime geliyorum.
"Sevgilin yani?"
Bunda anlaşılmayacak ne var? Evet, kapı gibi sevgilim... Demek isterdim ama o kadar da uzun boylu değil. Yani Jaebum değil kastettiğim, o oldukça uzun boylu tabii ki. Her neyse, anladınız siz.
"Öyle."
"Şaşırdım. Ben yalnız olduğunu düşünüyordum."
Zorla gülümsüyorum ama içimde kopan fırtınaları size anlatamam. "Görünüşe bakılırsa değilmişim."
"Öyleymiş. Peki, size mutluluklar. Ben gideyim."
Kaşlarımı hafifçe kaldırıp kafamı 'teşekkürler' anlamında sallamakla yetiniyorum.
Ve sonra düşünüyorum, ya Jaebum bu söylediklerimi duyduysa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALOG - Jackbum
Fanfiction"Kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın, aynı görevi gören." Farklı iki aileden farklı iki çocuk. Bir araya geldiler, şimdiyse aynı ailedeler. Sadece o iki çocuk aile değil...