Okulda arkadaşlarla projelerimizi yapıp ayrıldıktan sonra eve gittiğimde saat geç olmasına rağmen Jaebum'u çoktan bilgisayar başında kendi projesiyle uğraşırken buluyorum. Bir yandan da romantik ama rahatlatıcı bir müzik de bütün salondan duyuluyor. Benim geldiğimi duymadığı için ona arkadan kollarımı sarıp yüzümü boynuna gömüyorum ve öpücüğümü kondurup çenemi omzuna yaslıyorum. O da gülümseyip bana doğru döndürüyor kafasını ve yanağımla dudağım arasına o da bir öpücük konduruyor.
"Günün nasıldı?" diye soruyor.
Dudağımı büküyorum. "Eh işte, yorucu. Senin?"
"İyiydi. Yemek yedin mi?"
"Evet..." Derken kulağını ısırıyorum. Yaşasın yaramazlık! Sonra yavaşça boynuna dişlerimi değdirip omzuna iniyorum. Omzunu ısırırken de anlık titreyişini hissediyorum.
"Bunun ne demek olduğunu biliyorsun, di mi?"
Yaramaz şekilde sırıtıyorum. İstediğimi elde etmek üzereyim. Mırıldanır gibi "hıhı" diyerek onu onaylıyorum.
Bir anda elini enseme götürüp nazikçe okşarken hafifçe bana doğru vücudunu döndürüyor. O sırada projeyi yaptığı kadarını kaydettiğini görüyorum. Sonra da iki dudağımı da kendi dudakları arasına alıyor bir anda ve alt dudağımı çekiştiriyor. Of, libidom çoktan tavan yaptı bile... Sonra öpüşerek ayağa kalkıyoruz ve ellerini belimde gezdirip kazağımı üstüme sürtündürüyor, kazak yetmediği gibi kendini de bana yaslıyor ve beni geriye doğru ittirirken onun da vücudu her yerime sürtünüyor. Ateşim çoktan çıktı bile. Şimdi alevlenip kül olma zamanı.
O öpücüklerini dudaklarımdan yanaklarıma sonra da boynuma taşırken ben de tişörtüne davranıyorum bile. Ama tişörtü çıkaramadan beni koltuğa ittirip oturmamı sağlıyor ve salise bile geçmeden onu da üstümde buluyorum. Dizlerini baldırlarımın iki yanına dayamış, bana tepeden bakıyor. Bileklerimi tutup koltuğun kolluğuna yaslıyor ve ben artık kitlenmiş haldeyim. Nefes almayı unutuyorum. Şaşkınlıkla ve hazdan delirmek üzere halimle ona dikiyorum bakışlarımı. Oysa sadece sırıtarak bana bakıp hemen dudaklarıma saldırıyor. Öpüşmüyoruz; dudaklarımızı birbirine kıstırıp kıstırıp uzaklaşıyoruz, bir sağa eğiliyor, bir sola eğiliyor, bir düz geliyor, bir açılı... Dudaklarımızın da her köşesini tattıktan sonra kollarımı serbest bırakmadan bana bakarak aşağılara doğru gidiyor. Tanrım, korkuyorum... Durma durma, devam et sen, ben kendi kendime krize girerim burada!
Kazağımın alt kısmını dişleyip yavaşça karnımın üstüne kadar o şekilde sıvıyor. Sonra da karnıma küçük bir öpücük konduruyor. Ben de inleyerek başımı arkaya atıyorum. Kollarımı sıkı sıkı tutmakta haklıymış, bu hareketleri yaparken heyecandan onu durdurmaya kalkışıp her şeyi mahvedebilirdim. Sonra da öpücükleriyle göğüs kafesime çıkarken dudaklarını da vücudumdan geri bırakmıyor. Yüzündeki bütün kıvrımları hissediyorum resmen. Kılıç gibi keskin bir burun beni ortadan ikiye deşiyor, dudakları da iyileştirici salgıyla onu takip edip o yarayı onarıyor sanki...
Başımı bir sağa bir sola yatırıp inliyorum. Bu kadarını hayal etmemiştim. Sonra bileklerimi bıraktığında tekrar yüzünü kendi yüzümün karşısında görüyorken kendi bakışlarımı onun göz bebeklerinden izliyorum. Bu sefer ellerini başımın iki yanına dayayıp boynuma gömülürken ben de kollarımı onun kol altlarından geçirip hafifçe ona sarılmaya yeltenirken üzerimde yavaşça yukarı aşağı hareket ederek sürtünüyor. Bu da tahmin edersiniz ki bana yine gelen ağır bir dalgalanmayla haz acısı yaşatırken onun kollarını sıkıp omzunu dişliyorum tekrar. O da inliyor bu sefer. Sonra o dalga dindiğinde artık içimde patlayacak duruma geldiğimi anlayınca sırtını okşayarak tişörtünün ucunu kavrıyorum ve hemen sıyırıyorum. O da üstümde doğrulup çıkarmama izin veriyor. İşte yine her gün görsem de her gün yeniden hayran kaldığım o beden... Çıkardıktan sonra ellerimi doğrudan indirmeyip göğsünden pantolonuna kadar ona sürterek indiriyorum. Alt dudağını hırsla dişlerken gözlerini kapatıyor. Sonra yeniden üstüme eğildiğinde artık dizlerini de baldırlarımın yanından çekip tamamen üstüme uzanıyor ve yine öpüşmeye başlıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALOG - Jackbum
Fanfiction"Kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın, aynı görevi gören." Farklı iki aileden farklı iki çocuk. Bir araya geldiler, şimdiyse aynı ailedeler. Sadece o iki çocuk aile değil...