Zaman öyle hızlı geçiyor ki, bazen ne yaşadığımı unutuyorum. Şu bir ay içinde projelerde kayboldum. Haftanın birkaç günü sabahlamalarla geçmeye başladı bile. Tabi sınıf atladıkça dersler de projeler de zorlaşıyor, yoğunlaşıyor ama halimden şikayetçi olduğumu söyleyemem. Sonuçta arkadaşlarımla çalışıyorum ve yaptığım şeyden zevk alıyorum.
Bu süreçte Jaebum'a da vakit ayırabiliyorum, evet, ben de şaşkınım. Yemek yemeye, spor yapmaya vakit bulamazken; onunla ilgilenebiliyorum. İşte görüyorsunuz, aşk insana neler yaptırıyor. Onun evinde buluşmuşsak önce biraz vakit geçiriyoruz, sonra da ben kendi bilgisayarımda çizimlerimle ilgileniyorum, o da hem bilgisayarında hem de kağıt üzerinde çalışıyor. Siz de sanmıştınız ki, ben çizim yaparken gelip gidip sırnaşıyor, öpücükler çalıyor ya da arkadan sarılıyor bana falan... Tahmin edersiniz ki bunları genel olarak ben ona yapıyorum. O işine odaklandığı sürece başka hiçbir şeye dikkatini vermiyor. Bana vermesi ise istisna, yani beni karşılıksız bırakmıyor en azından. Sonra salisesinde işine geri dönüyor.
İş demişken, ringlerde çalışmayı iki haftada bire düşürme kararı aldık. Tabii her dersimizde o ilkteki şehvetleri yaşamıyoruz, müsaade edersiniz ki biraz olsun profesyonel davrandığımız bir ortam olsun. Onun dışında sporları aksatmıyoruz, tatilde olduğu kadar sıkı çalışamasam da asla formumu kaybedemem.
Her neyse, yoğun geçen dönemimi anlatmaya kısa bir mola veriyorum ve bugüne geliyorum. Bugün Jaebum eve geliyor, biliyorsunuz ki annem arada teşrif etmesini istiyor, yani ben de istiyorum. Eskiden istemezdim, hatırlıyor musunuz? Ahh, eski günler...
İşte annem güzel yemekler hazırlıyor, ben de çizimle işim bittiğinde ona yardım ediyorum. Sonra babam da Jaebum'la beraber geliyor. Kapıda karşılaşmışlar.
Ailecek yemeklerimizi yedikten sonra havalar iyice kötüye dönmeden bahçede oturmaya karar veriyoruz. Sohbet oldukça güzel giderken annemin bize olan bakışlarını yakalıyorum. Çok yakın olmasak da tahmin edersiniz ki Jaebum'la aramızdaki buz dağlarını erittiğimizi anlıyor.
Babam da anlıyor tabii. "Boks size yaramış çocuklar. Bilseydim sizi çocukken yazdırırdım o spora." Kahkaha atıyor. Ben de bu neşesine mutlu olup gülümsüyorum.
"Aslında çocukken olmaması daha iyi, biliyorsunuz değil mi?"
"Evet, o zamanlar birbirinizi daha çok döverdiniz kesin. Biriniz hiperaktif, diğeriniz sinirli. Sizi tutamazdık, her gün mor gözlerle kırık bileklerle falan dolaşırdınız etrafta."
Tek elimle gözlerimi kapatıp gülmeye başlıyorum. Düşüncesi çok komik geldi. Babam komik adamdır ve bu yönünü çok seviyorum. Jaebum da cevap vermek yerine gülüyor. Bir ara bana baktığını yakalıyorum, ama bakışını kaçırmıyor. Bakmaya devam ediyor. Şimdi, aile içinde olmasak ve karşımdaki insan başka birisi olsa annem çoktan 'aşık' etiketini yapıştırırdı bize, çünkü ben de ona bakıyorum sonuçta. Birimizin dönmesi lazım derken ben dönüyorum, yoksa kendimi kaybedeceğim.
Böyle aşka geldikten sonra içime bir titreme geliyor, hava da iyice serinledi ve üstümdeki de ince bir sweat-shirt zaten. "Ben gidip bir hırka alayım, başka üşüyen var mı?" Derken ayaklanıyorum.
"Yok oğlum." Diyor annem, babam da ona katılırcasına kafa sallıyor.
Jaebum da ayaklanarak beni şaşırtıyor. "Ben de bir tuvalete gideyim."
Ben önden gidiyorum o da peşime takılıyor. Yolda bir şeyler konuşacağımızı düşünürken sadece yürümekle yetiniyoruz.
Hayır, yanılıyorum. Onunla yetinmiyoruz. Bir anda kendimi duvara yaslanmış şekilde buluyorum, hatta dudaklarıma yaslı başka dudaklar da... Kısa bir öpüşme yaşadıktan sonra gülümseyerek geri çekiliyor Jaebum. Bu neydi şimdi, demek isterdim tabii ama yaşadığım heyecanı size anlatamam. Annemle babam beş metre ötemizde ve biz öpüşüyoruz. Hatta yetmiyor, ayaküstü sevişiyoruz. O benim tişörtümü hafifçe yukarı kaldırırken ben de tek bacağımı onun baldırına sarıyorum. Tek koluyla belimi sararken bir eliyle de boynumu kavrıyor. Bense kollarımı onun kollarının altından geçiriyorum ve birkaç saniye de böyle öpüşüyoruz. Tam dilini hissettiğim sırada tekrar geri çekiliyor.
"Şu heyecanı başka hiçbir şey vermemişti bana." Sarhoş gibi sırıtıyor, aşk sarhoşu.
Size Jaebum'un bir 'ayaklı bomba' olduğunu söylemiş miydim? Ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir insan, ama bu durumdan aşırı memnunum, öyle böyle değil. Resmen şu kısacık sürede koca bir macera yaşadık.
Bense ondan daha beter sarhoş olmuş gibiyim. Gülümseyerek yüzünü izlemekle yetinebiliyorum sadece.
"Hadi, hırkanı da al git sen. Ben bir süre sonra döneceğim."
"Toparlansaydım."
"Hırkanı giy, şapkanı ört. Yolda toparlanırsın." Hızlı bir öpücük daha konduruyor. Bense resmen titriyorum. Şuraya düşüp bayılabilirim. İnsanın elaleme açık ama ailesinden gizli saklı ilişki yaşaması en zor şey bence, çünkü aileniz hayatınız. Bu kaçamak ise tahmin edemediğim bir şeydi, ama yaşadığım en güzel anlardan biriydi de.
Portmantodan bir hırka alıp giydikten sonra Jaebum'un dediği gibi şapkasını örtüp dışarı geri dönüyorum. Birkaç dakika içinde de Jaebum geri dönüyor. Aile saadetimiz kaldığı yerden devam ediyor. Saat ilerliyor, Jaebum gider diye bekliyorum ama gitmiyor. Normalde bu saatlerde giderdi, hafta sonu diye kalası mı tuttu acaba?
Derken açıklıyor zaten. "Bu gece burada kalayım diyorum, yarın dönerim eve."
Annemler de teklifi havada kapıyorlar zaten. Açıkçası kıskanmadım değil, bazen şu özlenme duygusunu ben de yaşamak istiyorum. Ailemin beni özlemeye çok da fırsatı olmuyor, sonuçta beraber yaşıyoruz.
Gece uyurken ise sanki içimi okumuş da tesellisini vermeye gelmiş birisi var yatağımda, bilin bakalım kim?
"Seni özledim." Diyor yanağımı ve saçımı okşayarak.
Ahh, içim nasıl çekiliyor anlatamam. Gözlerimi kapatıyorum, hayır canım, uykum olduğundan değil. Elinin sıcaklığıyla ve bana geçirdiği duygularla hissettiğim huzurdan... Ben de yanağımda duran avcunun içini öpüyorum.
"Seninle uyumak isterdim, ama sabah annemin ya da babamın bizi o şekilde yakalaması..."
"Olmaz tabii ki, ben bir gece sana gelirim."
Kafasını sallayıp yaklaşıyor. Burnuma bir öpücük kondurup oradan yanağıma, sonrasındaysa dudağıma geçiş yapıyor. Jaebum genelde sert şekilde öpmeyi sever, nazik şekilde öpen ben olurum ama beni şaşırtacak derecede nazik davranıyor. Öyle hoşuma gidiyor ki, eriyerek yatağa karışabilirim. Yalan olmasın, ilk defa derinden ve koşulsuz beni sevdiğini bu an anlıyorum.
Hiç önemi yoktur sözlerin ya da dokunuşların bazen. Bir bakış yeter önce, sonra bir uçurum geçer içinizden. Başka kimse anlamaz neler anlattığınızı gözlerinizden. Teşekkür ederim Jaebum, beni benden de çok sevdiğin için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALOG - Jackbum
Fanfiction"Kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın, aynı görevi gören." Farklı iki aileden farklı iki çocuk. Bir araya geldiler, şimdiyse aynı ailedeler. Sadece o iki çocuk aile değil...