Mansionair - Easier dinleyerek yazdım umarım sizde seversiniz💫
Her kese keyifli okumalar..
🌊🌊🌊
Son günler içerisinde yaşadıklarıma ben bile iyi ve ya kötü anlam vermeyi bırakmıştım, düşündükçe boğuluyormuş gibi his ediyor fazla yıpranıyordum. Gerçek anlamda hissizleşmiştim, ne olacaksa olsun artık çünkü yorgun olan ruhumdu ve ben bunları kaldıramayacak kadar kendimi bitkin hissediyordum.
Duyduğum şeyin ne kadar doğru olup ola bileceği konusunda fikir üretemeyecek kadar yorgundu hücrelerim. Kararımı vermiştim artık hiç bir şeyi umursamayacaktım, ne var olup olmadıklarını bilmediğim ailemi, ne deniz altı zırvalıklarını. Adamın dedikleriyle en son baygınlık geçirdiğimi hatırlıyordum ve yeni yeni kendime gelmiş yattığım koltuğa iyice küçücük kalmıştım. Kaç gün olmuş boğazımdan ne bir damla su, ne de bir lokma geçmişti. Açlık duygusunu takmıyordum, ama susuzluğum yüzünden boğazım kurumuştu.
Adının Eva olduğunu öğrendiğim şifacı kadın hazırladığı tuhaf görünümlü melhemi eline almış bana doğru yaklaşıyordu. Denize düşerken kafamı deniz kıyısındaki kayalar çırpmış olmalıyım ki, geçen bu zamana kadar hala keskin ağrılar gelip gidiyordu. Yanıma oturdu Eva, melhemden eline alarak temkinli bir şekilde kafama aldığım yaraya sürmeye başladı. Bu şey her neyse çok kötü kokuyordu, midem bulanmaya başlamıştı. Sessizce durmuş tepki vermeden yaptığı şeyin bitmesini bekliyordum, neden yaralarımı iyileştirmek için çaba sarf ediyordu anlamıyordum, bunlar neydi ki asıl yara ruhumdaydı onun içinse hiç bir ilaç yoktu, her ne kadar emin ellerdesin söylemelerine rağmen kendimi güvende his etmiyordum. Çünkü burası her ne kadar akla sığmasa da deniz altı dünyasıydı değil mi (!).
"Seni anlıyorum bu senin için zor olmalı ama gerçek, burası denizin en derinlerinde var olan bir yaşam, eminim zaman geçtikçe buraya alışacaksın korkmanı gerektirecek bir durum yok "
"Buraya nasıl gele bildim ki ben? hemen şimdi kendi bildiğim dünyama geri dönmek istiyorum anlıyor musun!" bağırarak elindeki melhemi iterek yere fırlatmasına sebep oldum.
"Bu dediğin artık imkansız, ait olduğun yerdesin Eftalya unut bunu" daha ne dememe bile izin vermeden yaşlı bedenini kaldırarak yanımdan uzaklaştı. Benim adımı nereden biliyordu ki, gerçekten artık çıldıracak raddeye gelmiştim. Arkasından bağırsam da hiç bir işe yaramadı, en kötüsü ise artık tükenmiş olan göz yaşlarım bile bezmiş halde akmakta direnmiş boş boş önüme bakıp sakinleşmeye çalışıyordum.
Kasvetli odanın içerisi oldukça soğuktu, üşümeme neden oluyordu. İleride tahtadan bir masa üzerinde bir kaç eskilmiş kitap kağıtlar yer almıştı. Sol taraftaysa koca bir raf vardı içerisinde bir birinden farklı kurumuş farklı türden olan otlar ıvır zıvırlar, karşımda ise küçük bir masa.. Etrafı süzmeyi bıraktım ellerimi kucağıma alarak sanki oksijen yetmezliği varmış gibi derin bir nefes çekerek ciğerlerime doldurdum. O an kapı açıldı ve içeriye genç bir çocuk dahil oldu, bense korkmuş ayağa kalkacağım sırada eliyle dur işareti yaptı öylece kala kaldım,
"Hey sana zarar verecek değilim ben Aykut abiyi görmeye geldim, korkuttuysam özür dilerim" dedi gülümseyerek. Bense onu yanıtsız bırakarak yüzümü başka tarafa döndüm.
"Sen de kimsin seni ilk defa görüyorum, bu arada ben Çağrı" diyerek beni konuşturmaya niyetli gibiydi, ama ben yine onu görmezlikten gelerek susmayı tercih ettim. O sıra Aykut denilen adam diğer odadan içeri gelerek,
"Çağrı sonunda geldin demek, akşama her kesi topla sizinle konuşacaklarım var"
"Konuşacakların yoksa bu güzel kızla mı ilgili abi ?" dedi bana bakarak sırıtıyordu, bende ona karşılık olarak gözlerimi devirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
FantasyHiç bir şey basit değildi, yalan dolan içerisinde büyütülmüş gerçek kimliği gizletilmişti. O taşıdığı kanın yüceliğinden, sahip olduğu güç ve iktidarın farkındalığı olmadan yaşıyordu hayatını. Ve gün gelir hiç bir yalan olduğu gibi kalmaz gerçekler...