Selamun Aleyküm ben geldim :)..
Yazmayı gerçekten özlemişim, umarım keyif alacağınız bir bölüm olur..
Keyifli dakikalar geçirmeniz dileğiyle..
🌊🌊🌊
Bu günün yarına olan aslılığı geçmişin geleceğe olan bağlılığı kadardı. Ne dünleri ne de geçmişi unutmak mümkünsüzdü, o anlarımız hep zihnimizin bir köşesinde çizili sayfalarda sonsuza kadar yazılı kalacak silinmeyecekti. Geçmişimin hayatıma bıraktığı çizikleri ruhum hiç şekilde unutmayacaktı, lakin olanların tek ilacı bu günümdü. Yıllarca öldü sandığım annemin ruhuyla konuşurken, şimdi dizlerinde saçlarımı okşuyor olması inanılmaz bir şeydi. Etrafıma kimseyi bırakmazken şimdi yanı başımda varlıkları ile bile beni mutlu eden arkadaşlarım vardı mesela. Ve en önemlisi kalbimi birine açmaktan oraya birini kabul etmekten korkarken, şimdi kalbimin merkezine taht kuran adam sayesinde hayata yeniden doğmuş gibiydim. Onun sayesinde her daim hissettiğim heyecanım, mutluluğum, huzurum, tutkum, duyduğum aşk tüm yaralarıma görünmez melhem olmuştu. Ve tüm bu insanlar sayesinde yıllarca hapis kaldığım kabuğumu kırıp parçalayarak özgürlüğüme kavuşmuş gibiydim. En inanılmazı ise yaşadığım bu evrenin kraliçesi olmaktı, üzerimdeki mesuliyeti layığınca yerine getirmek sonuna kadar adaletli, yardım sever bir lider olmak için çalışacaktım. Çünkü yıllarca zulüm gören bu halkın yüzünde yeşermeye başlayan tebessümleri, mutlulukları her şeye bedeldi.
Bir birinden güzel çiçeklerle donatılmış bahçenin muazzam kokularını içime çekerken benden bile bağımsız kapanmıştı göz kapaklarım. Şuan hissettiğim huzur o kadar güzel hissettiriyordu ki, aklımı kurcalayan tüm sorunlar bir anda uçup gitmişti. Bahçede yavaş adımlarla etrafı gezerken bir yandan da, beni görüp saygı duruşu yaparak selamlayan çalışanları en içten tebessümümle karşılıyordum. Saray bahçesinin dış kapısında zırhla giyinimli muhafızlar dururken, çiçekler ve ağaçlarla ilgilenen bir kaç çalışan dışında kimse yoktu. Çünkü sabahın erken saatleriydi, kimse daha uykusundan uyanmamıştı. Kimse dediğimde tabiki annem ve Liyaları kastediyordum. Agnus sorunu ortaya çıktığı andan beri Reha'dan onları buraya getirmesini rica etmiştim. İlk başta karşı çıkmaya çalışsa da, sonradan haklı olduğumu kabul ederek onları saraya getirmiş kendisi geç saate rağmen ReMan'a gitmeli olduğunu açıklayarak çıkıp gitmişti. Agnus gibi büyük bir tehlike etrafta dolanırken onları öyle yalnız bırakmak doğru olmazdı, hele ki en son olan olaydan sonra. Agnus bir iblisti ve biz kendimizi ondan korumak için her türlü önlemi almak zorundaydık.
Aida ve Melihe gelirsek, o gün Pamir’in leşine bile uzaktan bakarak çıkıp gitmişlerdi, çünkü istedikleri olmuş herkesin hayatını alt üst eden bu adamın evreni kirlettiği nefesi sonunda kesildiği için rahatlamışlardı. Tıpkı diğer tüm insanlar gibi. Annem her ne kadar Aida'yı sarayda kalması için ikna etmeye çalışsa da pek başarılı olamadı. Oğluyla birlikte yeniden kuracağı hayatı için burayı değilde, eskiden olduğu gibi sakin ve huzurlu o hayatını geri istediği açıklamıştı. Tabi bize de onun bu fikrine saygı duymak düşüyordu, o kadın eğer ortaya çıkıpta gerçekleri söyleme cesaretinde bulunmasaydı, bu halk dahil tüm insanlar hala o şerefsizin kurduğu tırnak arası hakimiyetinin zulmünü çekmek zorunda kalacaktı. Biliyordum cehennem bile o adamı kabul etmeyecekti, çünkü ettikleri hiçte kolay sanılacak şeyler değildi. Çok insanın ahı, çok ölülerin sessiz haykırışları vardı üzerinde.
"Günaydın Kraliçem, erkencisiniz" diyen sesle beraber düşüncelere daldığım için yerimden sıçradım o an. Elim kalbimin üzerinde karşımda bana sırıtan adama bakarken, kaşlarımı çattım sahte kızgınlıkla beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
FantasyHiç bir şey basit değildi, yalan dolan içerisinde büyütülmüş gerçek kimliği gizletilmişti. O taşıdığı kanın yüceliğinden, sahip olduğu güç ve iktidarın farkındalığı olmadan yaşıyordu hayatını. Ve gün gelir hiç bir yalan olduğu gibi kalmaz gerçekler...