18 ♤ Mabed ♤

1.1K 81 58
                                    




Ben geldimmm, hem de güzel bir bölümle. Umarım sizde seversiniz..

Keyifli güzel dakikalar dilerim..

🌊🌊🌊















Alıştığım ama bir o kadar öksüz kaldığım anların sivri ucu zehre bulanmış neşter gibi saplanmıştı tükenen ruhuma. Saplandıkça en derinlere inmiş tüm zehrini akıtmıştı susuz kalan topraklarıma. Alıştığım bütün her şey alışmadığım bu evrende boğazıma bir el olarak yapışmış nefes almamı kısıtlıyordu. Gün ışığına muhtaç kalan tüm hücrem, öyle bir arzuluyordu ki özlem duyduğum her şeyi. Sustum yine, içimde attığım çığlıklarım duyulsun diye sustum.

Ait olamadığım ama olmak zorunda kaldığım bir evrende, aslında hiç ait olmadığım bir dünyayı özlemek kadar vahimdi durumum. Bir o kadar da karışık.
İki ayı geçmişti buraya geleli, kırılıp döküleli.. Biriktikçe biriken tüm kırıntılarım patlayacağı günü iple çekiyordu. İster ruhen, ister bedenen terk edilmiş bir harabeden farksız bir durumdayken, sığınacak bir limanın olmaması ıssız bir çölde kuruyarak susuz kalan bir çiçeği andırıyordum. Solan çiçek tekrar açar mıydı peki? Tekrar köklerinden canlanır mıydı?. Belki..Belki açardı tekrardan ama bunun için derdine deva gerekti. Devası malumdu ama susuzluktan kuruyan topraktan su dilenmek gibiydi bu.

Nefes aldıkça tıkanan her defasında soluk borumda oluşan o iffetsiz acıyı ne kadar yok etmeyi istesem de, olmuyordu. Aslında buna neden olan, zihnimi siyah dumanlara boğan, kalbimi savaştan çıkma harabeye döndüren kişi bendim. Hislerine aciz olan ben. Karanlık yollarımda beliren ufak ışık sızıntısını aklımda büyüterek olmadık hislere kapılan ben, Allah'ın her saniyesinde her aldığım nefeste bedelini misliyle ödüyordum. Olmadık anda karşıma çıkan hayatımla ilgili öğrendiğim absürt olaylar için kime kızmalıydım? Anne babama mı? Dayıma mı? Reha'ya mı? Yoksa kendime mi?. O kadar hissizleşmiştim ki, Pamir şuanda karşıma çıkıpta canımı ve kolyemi alsa kesinlikle korkmayacak, belki de kendi ayaklarımla teslim olacaktım ona. Dün mekanda istemsiz kulak misafiri olduğum konuşmadan sonra anladım ki, hayalini kurduğum hiç bir şey gerçeğin sayfalarına mürekkep tek dökülüp çizilmeyecekti. Beni amacına, intikamına ulaşmak için maşa olarak gören bir adamdan bahsediyordum. Duyduğum kelimeler sivri uçlu iğneler tek saplanmıştı kabuklanmayı başaramayan açık yaralarıma. Ve artık anlamıştım ki, kalbime mesken salan bu zehirli sarmaşıklar ne kökünden kuruyacak, ne de beslenerek yeşillenip çiçek bahçesine dönecekti.

"Eftalya hadi gel sıcak çay yaptım, karşılıklı içeriz" Daldığım düşüncelerimi bölen Liya'nın narin sesi kulaklarıma dolarken boşluğuma gelerek irkilmeme neden oldu. Ona taraf döndüğümde tek kelime etmeden kafamla onaylayarak koltuğa geçerek oturmuştum. Dün Reha üzerini değiştirir değiştirmez hemen çıkıp gitmiş, dünden beridir hiç bir haber alamamıştım ondan. Hayır sadece mektup için endişeliydim, bide kendim için değil de Pamir'in benim yüzümden bu insanlara zarar vere bilme fikri çokça huzurlanmamı sağlıyordu. Ortalık fazla sessizdi, Evrim Reha ile birlikte olduğumu bilerek gittiğine göre beni çabucak bulurlar sanmıştım. Ama görünüşe göre bu durgunluğun altına saklanmış şeyler her neyse hayra alamet olmayacaktı.

"İyi misin diye sorsam bu sessizliğine bakarak anlaya biliyorum ki değilsin. Ama bu kadar kendini yeyip bitirmesen canım" Bakışlarına misafir olan acıma duygusu beni acizleştirmiyordu, ama sergilediği ilgi yabancı duygulara yer açıyordu. Tuhaftı işte.

"Yolun başında olmama rağmen tükendiğimi hissediyordum Liya, olanlar ve olacaklar yüzünden nasıl tepki vereceğimi bilmiyorum. Endişeliyim inan ki artık kendim için değil, sizin için." Yumruk halindeki ellerim sayesinde uzayan tırnaklarım avuç içimi deşiyor, ama hiçte canımı acıtmıyordu.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin