36 ♤ Ölümsüz Kelebek ♤ (Final)

1K 38 3
                                    




🌊🌊🌊





Kalbime keskin hançer saplanmış gibiydi, saplandığı yerden akan kan damlaları ciğerime damlıyor, acısı her zerremi kavurmaktaydı.

Ruhumsa terk edilmiş, virane kalmış bir harabeyi andırıyordu.

Çıkmazdaydım, simsiyah duvarları olan koskocam bir labirentte tıkılı kalmış, üzerime sinen lanet çaresizlik kokusundan kurtulamıyordum.

Bağırıyordum, çağırıyordum, yine sesime ses vere bilecek tek tıkırtı dahi yokken itildiğim karanlık girdapta savruluyordum.

Enkaz altındaydım, günü günden zayıflayan bedenimi ezen kaburgalarım canımı acıtıyordu ama asıl acım kadar yakmıyor, nefeslerimi tıkamıyordu.

Etime görünmez iğneler saplanıyor, lime lime ediyordu tüm bedenimi, sahi bünyem daha ne kadar dayana bilirdi ki bu çaresizliğe?! Daha ne kadar dayana bilirdim?!

Lanet olsun, lanetler olsun!

O lanet gün üzerinden iki hafta geçmişti, silik şeklindeydi zihnimde sıkışıp kalan görüntüler. Agnus köpeğinin cayır cayır yanmasını sağlayıp bayılmamdı, sonrası yok gibiydi. Gözlerim yanı başımda haftalardır kendine gelemeyen adamıma kaydı. Teni solgundu, göz altları siyahlanmış, fazlasıyla zayıflamıştı. Ama kokusu inanılmaz derecede hala aynı tuzlu denizi andırıyordu.
Yutkunmak istediğim an yine aynı şey oluştu boğazımda, katranlı itmek isteyipte itemediğim o dikenli yumru.. Takılı kaldığı yerde her nefes alışım da, etime zehirli dikenlerini saplayarak zehrini içime akıtıyordu.

Can çekişiyor gibiydim, her gün, her saat, her saniye yanından ayrılmadan onu izliyor, bir umut maviliklerini açmasını diliyordum. Ama Reha acımasızca tek hareket dahi etmeden öylece yatarak avucumda kalan umut kırıntılarını da saçıp dağıtıyordu etrafa.

"Seven insan sevdiğine bu acıyı nasıl yaşatır Reha?! Yanı başındaki beni hiç mi hissetmiyorsun? Neden mücadele vermek yerine ellerimden kayıp gitmeyi istiyorsun?!.Neden ha? Neden?. Aptal adam sana bir şey olursa zaten canıma kıyacağım! Kurtuluşun yok kalın kafalı!" Diye sesimi yükseltmiştim yine, ağlayarak yalvardığım günler sayısızdı, fakat nafile. Artık dökemiyordum göz yaşlarımı, sanırsam kurumuştu.

Evrende bulunan tüm şifacılar bir araya toplansa da hiç biri tek bir çözüm dahi bulamamış aynı şeyi söylemişlerdi.

Beyin fonksiyonları durmuş kalp atışlarıysa yok denilecek kadar azdı.

Şifası yoktu diyordu Allahın cezaları, bir bok bildikleri yokken bana bu gerçekle barışmamdan bahs edip duruyordular sadece. Sanki bu söyledikleri çokta mümkünmüş gibi, canımdan bile geçmeye razıydım ben. Yeter ki açsın gözlerini, yeter ki tekrar yaşasın, gücünü geri alsın.
Ellerim yine yüzüne tırmanarak kirpiklerini okşamaya başlamıştı, göğüs ortamdaki kor ateşse hala yerini korumaya devam ederken parmaklarım günü günden daha da solgunlaşan teninde gezinmeye başladı. Her dokunuşumla gözlerini açmasını beni okyanuslarının hapsine alarak nefessiz bırakmasını diledim.

"Bu kadar acımasız olmak sana yakışmadı ki, tükeniyorum sevgilim. Sensiz bir hayatı hiç düşünmedim düşünemem, yalvarırım aç gözlerini. Yalvarırım Reha, kimin her ne bok dediği umurumda değil. Beni bırakmayacaksın, yanı başında durup seni bir an bile yalnız bırakmayacak, bekleyeceğim. Ta ki o güzel bakan gözlerini açana kadar". Farkında olmadan fısıltılı şekilde konuşmamın yanı sıra yüzümü ıslatan damlalar yeniden peyda olmuş, çenemden süzülerek boynumdan aşağı zehrini bırakarak akmaktaydı.
Ama hayır ona bir şey olmuş gibi oturupta başında ağlamayacaktım artık. Aksine kaç gündür yaptığım gibi kimsenin üzülüp ağlamasına da izin vermiyordum. En başta kardeşi Ayça her gün gelip abisini çaresizce izlerken göz yaşları dur durak bilmiyordu. Dudaklarından dökülen kelimelerse aralarının hala düzelmediği için kendisini affedemediğiydi. Bunu duyduğumda adeta deliye dönmüş, eğer bir de bu kelimeleri kullanıp ağlayacaksa bu odaya gelmemesini söylemiştim. Çünkü kurduğu cümlelerden de sanki bir daha onu görmeyecekmiş gibi suçlu hissetmesiyle neyi kast ettiğini bilmek sabrımı fazlasıyla zorlamaktaydı.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin