10 ♤ Yanılgı ♤

1.2K 88 34
                                    






Her kese merhabalar yeni bölümle geri geldim, umarım keyif alarak okursunuz..♥️

Multimedia - Eftalya & Reha

🌊🌊🌊




Canım fazla yanıyordu.

Çok fazla.

Nefesim tıkanıyordu. Bedenimin alışamadığı fiziksel acılar ruhuma kapatılamayacak enkazlar yaratıyordu. Acının kor olup yaktığı göğüs ortamın kendini unutturmadığı sızıltıları sorgu sualsiz tüketiyordu vücudumu. "Neden?" ile başlayan soruları zihnimden uzak tutmaya çabalıyordum. Nitekim zihnimde meydana gelen -olacakların dinmeyeceği ve en esası daha yeni başlıyor- fısıltıları durmaksızın kulağımı çınlatıyordu. Nedenleri bu yüzden geride bırakmak zorundaydım, güçlü görünmeye çalışarak sığındığım kalkanın beni ne zamana kadar koruyacağı hakkında en ufak bir fikrim olmasa da bir yerden patlak vermesinden saklıyordum kendimi.

Hazır değildim..

O patlat gerçekleşecek olursa, toparlanamazdım. Ölü ruhun taşıdığı beden olmak için erkendi daha. Bu yüzden dik durmalıydım, kimisine komik gele bilir. Ama ben en karanlık kuyu diplerinde bile minik bir ışığın var ola bileceğine inandırıyordum kendimi. Çözecektim, mücadele verecektim ite kakıla aldığım yaralarla birlikte güçlü olacaktım. Olmalıydım çünkü.

Uzandığım yerin rahatlığı ağrılarım yüzünden hayli batıyordu bana. Derince aldığım titrek nefesi geri verirken bile aheste bir şekilde geri vermiş canımı acıtmasını engellemeye çalışıyordum kendimce. Sıkı yumduğum göz kapaklarım beynimin verdiği sinyal doğrultusunda yavaşça açıldığında nerede nasıl olduğum hakkında fikrim olmasa da açtığım gözlerim kısa saliseler doğrultusunda şifacının yanında olduğumu anlamıştım. Etraf oldukça sessizdi, beni karşılayan bu oda da artık yabancılık çekmiyordum.

Göğsümdeki acının kendini sızıltıya bırakması sonucu ayaklanmak istiyordum. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Hafızamı bayağı zorlasam da her hangi bir görüntü ve ya ses yoktu. Kuruyan boğazımda yer edinen yumruyu yutkunarak def etmeye çalıştım. Yattığım koltuktan doğrulmak adına ettiğim hareket yüzümün buruşmasına neden olmuştu. Sıktığım dişlerim çenemi ağrıtsa da önem vermeden ayağa kalmayı başarmıştım. Dış kapının açılması ile içeri giren Reha ile karşılaştı yorgun bakışlarım. İfadesi aynıydı, bakışları soğuktu. Ama yine de o olay sırasında onun varlığını istemiştim. Sadece onlardan kurtulmak adına diyelim, arkasında bir şey aramayacaktım. Kesinlikle.

"Neden ayaktasın?" dediğini duyar gibi olmuştum, çünkü attığım adım sonucu başım dönmüş tam yere çakılacakken Reha'nın kollarında bulmuştum kendimi. Kapattığım göz kapaklarım sanki anın keyfini sürer gibi açılmadı bir kaç saniye. Burnuma dolan eşsiz deniz kokusu nerede nasıl olduğumu unutturmuştu. Böyle olmaması açısından direnmeye çalışsam da direncimin beyhude olması bünyemin zayıflığındandı. Tutunduğum güçlü kollar beni kalktığım koltuğa yavaşça oturtmuştu. Sahi ne zamandan beri beni oradan oraya itip kakan adamın tavırları bu denli değişmişti ki?.

"Beni sen mi getirdin buraya?" Sesim o kadar pürüzlü tonda çıkmıştı ki, kendi sesim bana yabancı gelmişti.

"Evet" dedi sadece, daha fazla konuşmadı ama yanımda oturuyordu hala. Hızlı atan kalbimi sadece başımın dönmesine halsizliğime vermek istiyordum, zira onun yanımda oturması yüzünden falan değildi.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin