23 ♤ Asil Kan ♤

911 73 59
                                    









🌊🌊🌊







Hayatım parçaları eksik yapboza benziyordu. Ne kadar tam olması için uğraşlar sergilesem bile bir türlü boşlukları doldurmayı beceremiyor, çabalarımın beyhude olduğu gerçeği bir tokat misali yapışıyordu suratıma. Dillendirmek isteyipte içime gömdüklerim çürümekte devam ediyor, kırıntıları ruhumu eşeliyordu. Acımasız hayatın acımasız oyunları.. İnsanların yıkılan umutları üzerine haince planlar kurarak, suiistimal etmek hayatlarıyla oynamaktı bu. Kendi ait oldukları topraklarda özgürce yaşamayan halk ister açlık, ister özgürlük için konuşmaktan aciz tüm acımasızlıklara boyun eğmekte devam ediyordu. Ne için mi? Koca bir hiç uğruna.. Sırf bu yalan için halk açlıkla mutsuzlukla harmanlanmış hayatlarını sürdürmek zorundalardı. Evren bile mahkum olduğu bu esaret sebebinden kendi ışıltısından olmuş, toprakları, ağaçları bile maruz kaldığı kuraklık ve açlık sebebinden tıpkı bir harabeyi andırıyordu.

Sımsıkı kapattığım göz kapaklarım Aida'nın hüzün dolu sesiyle aralandı.

"İnanması zor ola bilir ama asıl gerçek bu! Bu evrenin ışıltısının kaynağı asil kandan olan lideri ve halkının neşesiydi. Fedor’un ölümünden sonra çok şey değişti, o zamandan beri insanlar kendine kapanmış sefalet içerisinde çürümekte devam ediyor. Bu böyle devam ederse denizaltı evreni diye bir şey kalmayacak" Aida'nın sesindeki çaresizlik içinde olduğum durumun vahametini tokat misali çarpmıştı yüzüme. Haksız da değildi, buranın öncesini bilemesem bile, şimdi ki durumu hiç iç açıcı görünmüyordu.

"Neden bunca zaman bu sırrı bilerek sustun?"

"Nasıl söyleye bilirdim ki, ortalıkta bu durumu lehine kullana bilecek insanlar varken mi? Susmak zorundaydım, tahtın asıl sahibi ortaya çıkana kadar mecburdum"
Aklımı meşgul edenlere yenileri eklendiği için düşünme yetkimin git gide elimden alındığını hissediyordum. Fakat emin olmuştum, ne kadar dışarıdan absürt görünse de bu evrenin bana ihtiyacı vardı. Damarlarımda dolanan asil kanın varlığını boynumdaki kolyem dahi ispatlamıştı bana. Geriye sadece o adamı tahtından etmek kalıyordu, ama nasıl?.

Dudaklarımı kemirerek ettiğim işkenceyi yarıda bırakarak Aida'nın solgun yüzüne baktım.

"Bu gerçeği nasıl ortaya çıkaracağız ki, bize kim inanır. Bunu halka inandırsak bile korktukları için bizden yana olmazlar."

"Doğru zamanda seni konseyin karşısına çıkarmamız gerekiyor, kanın ve kolyenin birleşen gücüne şahit oldukları an buna inanacaklar" Gerilen bedenim sebebinden ağrıyan kaslarımı takmadan varlığını unuttuğum Reha'ya çevirdim bakışlarımı. Sakindi hem de hiç olmadığı kadar, çatılan biçimli kaşları kısılmış gözleriyle durumu zihninde bir yerlerde tartıyor gibiydi.

"Konsey mi-" dediğim an lafımı bölen Reha ile tüm dikkatler ona çevrildi.

"Aida haklı, halk çekinse bile konsey bu durum karşısında sessiz kalamaz." Dedi eminlikle. Yine de içimde bir huzursuzluk ve endişe kök salmış, sarmaşıkları nefes almamı engelliyordu. Bu iş samanlıkta iğne aramak kadar zor olacaktı, yine de gerçeklerin ortaya çıkması gerekiyordu sonunda ölüm olsa bile.

"Pamir şuan da sakin sebebini bilmiyorum ama bu sessizliği hayra yozmayacak kadar kötü, belki de gerçeklerin ortaya çıkma fikrine kapıldığı için hamlesini yapmıyordur" Aida Okan’ın söylediklerini onaylama amaçlı kafasını sallayarak devam etti.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin