32 ♤ Suret ♤

610 40 17
                                    


Keyifli dakikalar geçirmeniz dileğiyle..

🌊🌊🌊



Sığındığım mabedimin kokusuna bulanan tenim ait olduğu yeri bulmuşçasına huzurluydu. Bedenimi saran kolların varlığı yüzüme silinmeyen bir tebessüm bahş etmişti. Ben, bu huzur kokan adam sayesinde bendim, varlığı ve yanımda duruşuyla güçlüydüm. Bunu en çokta bu bir haftalık süre boyunca iyi anlamıştım. Ne çok aşıkmışım ben okyanus gözlü adama, ne çok benimsemiş kalbim kalbini. Ki bunu ne sözcüklere, ne de sayfalara sığdıramazdım.

"Saraya dönmem gerek, ama senden de uzak kalmak istemiyorum" Dudaklarım arasından çıkan itirafımla beraber saçlarım arasında hissettiğim hafif öpücüğü gözlerimin huzurla kapanmasına sebep oldu. Ardından saçlarım arasından derin bir nefes çekerek enseme öpücük bıraktı. Tek bir öpücüğü ile tenimi alevlerin sarması bir olmuştu, çünkü dudakları bir türlü oradan çekilmiyordu.

"Seni her şeyden herkesten çalıp sadece kendime saklamak, kendime hapsetmek istiyorum deniz kızı. Sana o kadar hasret kaldım ki, o kadar özlem doluyum ki." Sesinde daha çok isyan vardı, kızgınlık vardı. Ama bile isteye olan olmuştu, önemli olan tek şey ise yine de bir arada ola bilmemizdi. Beni sarıp sarmalayan kolları arasına iyice yer edinirken Reha hiç rahat durmuyordu, dudakları ensemden tutmuş omuzlarıma teker teker minik buseler kondururken ben, hiç bilmediğim diyarlara yelken açmıştım. Tarifi imkansız hisler peyda oluşmuştu içimde bir yerlerde. Nefeslerim daha da sıklaşırken, kalbimse ürkek serçe gibi durmaksızın çırpınmaktaydı. Reha beni biraz daha kucağında kendine çekerken, kafamı omuzuna dayamış eliyle karnımı okşuyordu.

"R-reha?" Diye bildim titrek sesimle beraber, "Yokluğumuzu fark ede bilirler, gitsek mi artık?" Sonlara doğru cılız çıkan sesim sadece heyecanım sebebindendi. Bu yakınlaşma diğerleri kadar masum olmayacak kadar günah doluydu çünkü.

"Biraz daha kokunu solumama izin ver, sanki oksijensiz kalmış gibiydim kaç gündür. İzin ver nefes alayım biraz"

Dudakları omuzlarımı es geçerek boynuma ulaştığında kendimi ona bastırırken utancımdan ölmek üzereydim. Ki o sırada dudaklarından çıkan iniltisi tüm dünyamı sarsmış gibi oldu. Karnımdaki eli yavaşça yukarılara çıkarak göğüs hizama geldiğinde öylece durdu. Sanki izin istiyormuş gibi sınırları koruma amaçlı duraksamıştı. Yaşadığım bu ilkel hisler fazla can yakıcıydı, nitekim karnımda beliren sancılar sebebinden dişlerimi sıkıyordum artık.

"Benim tenim senin tenin kadar temiz değil deniz kızım, senin kadar değilim. Ve de senden izinsiz hiç bir şekilde sana dokunmam, tenine duyumsadığım hislerimse bana saklı" Fısıltılı ses tonu kulaklarıma iliştiğinde zar zor açmayı başardığım gözlerim karşılaştığı koyu maviliklerle şaşkına döndü. Teninin temiz olmadığını söylerken yüzündeki ifadeyi çok merak etmiştim, lakin pişmanlık akıyordu her kelimesinden. Ama bilmeliydi ki geçmişi onun geçmişiydi, ben hayatına dahil olduktan sonraki kısmı ilgilendirirdi beni. Elimi kaldırarak sakallarını okşayarak içten tebessüm yolladım kalbimi feth eden adama.

"Böyle düşünmeni istemiyorum ki mavi gözlü adam, geçmişini değil bugünlerin ve yarınların ilgilendirir beni."

Yanağındaki elimi dudaklarına götürerek tek tek parmaklarıma öpücük kondurduğunda kıkırtılarımı saklayamadım. "Sen bana Tanrının bir lütfusun deniz kızı, ben seni hiç hak etmiyorum oysa ki."

Alnımı alnına yaslayarak kokusunu daha da yakından soluyarak yanıtladım onu. "Bir daha bu tip kelimeler kullanmanı istemiyorum tamam mı?. Hadi kalkayım artık ben, son olarak yanındaki kadın kimdi?" Evet ben bunu nasıl unutmuştum ki, özlem gidereyim derken, kadın falan çıkmıştı aklımdan. Çatılan kaşlarımla beraber sorduğum soruya muzipçe gülümseyen adamı evire çevire dövmeyi ne çok istedim o an.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin