Steelfeather - Something in the air..💫
🌊🌊🌊
Saatler bir birini kovalıyor hava yavaştan kararmaya başlıyordu. Gündüzü seven biri değildim, kötü ve ya iyi olan her şeyden saklanarak karanlığa sığınırdım. Gecelerin kıskacına girer zifiri karanlığında kaybolurdum. Siyah karanlığın simgesiydi çoğumuzun ilgisini çekende oydu, tıpkı bizi kendi girdabına çektiği gibi. Acaba gece mi karanlığa tutsaktı, yoksa karanlık mı geceye?. Minik yıldızların varlığı ruhuma ilaç gibi gelse de, burada bulunan gök yüzü bu yıldızlardan yoksundu maalesef. Kaç gün olmuştu bu evrende gözümü açalı, hiç rastlayamamıştım onlara. Bu yüzden içim bir buruktu, sanki benden saklanıyorlardı. Karanlığı aydınlatmaktan vaz geçmiş inzivaya çekilmişlerdi.
Reha bana söylediği cümlesini bitirir bitirmez yanımdan ayrılarak üst kata çıkmıştı. Bense o andan sonra salondaki koltuğa bacaklarımın üzerinde oturmuştum bundan dolayı bacaklarımda bir hissizlik oluşmuştu. Reha aşağı inmeden saatlerini yukarı da geçirmiş buradaki şömineyi yakma zahmetine bile girişmemişti. Hem yorgun, hem aç, hem de kirli hissediyordum kendimi. Ve şuan rahat şekilde ihtiyaçlarımı giderecek bir lüksüm de yoktu. Üzerimdeki montuma rağmen ısınamıyordum, çünkü üşüyen bir insandım, soğuk bana göre değildi.
Bacaklarımı koltuğa rahat şekilde uzatarak ovmaya başladım. Uyuşmuştu çünkü. Bir kaç dakika sonunda oturduğum koltuktan kalkarak çekingen adımlarımla birlikte yürümeye başladım. Belki de uyumuştu, yukarıdan çıt dahi çıkmıyordu. Bende fırsat bu fırsat mutfağa gidip bir şeyler atıştıra bilirdim. Yan taraftaki gri renkli kapıyı iterek içeri girdim. Demek ki aşağı katta sadece salon ve mutfak vardı. Burası da gri ve siyah tonlarının eşliği ile dizayn edilmişti. Benim yaşadığım eski püskü evdeki odam bile mutfağın yarısı kadarı anca olurdu.
Vakit kaybı yaşamadan dolapların yanındaki gri renkteki buzdolabına yaklaştım bir umutla. Midemden garip sesler geliyordu artık. Buz dolabının kapağını açtığım da içinin boş olduğunu görmemle büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Bana öldürücü laflar yetiştireceğine buz dolabını doldursaydı keşke. Dolaplara bakınmaya başladım ama oradan da bir şey çıkmamıştı. Normal de fazla yemek yiyen biri değildim. Yemeyi sadece ihtiyaç duyduğum zaman yerdim oda atıştırmalıktı hepsi. Bir hafta öncesine kadar ki hayatım da bile kahvaltı etmeden evden işe gider sadece öğle yemeğinde tost, hamburger gibi şeylerle karnımı doyururdum. Evde yemek pişse bile beni kale alıp sofraya çağıran olmazdı.
Dolaptan bir bardak alarak musluğu açtım içini suyla doldurarak içtim, hiç değilse susuzluğumu yatıra bilmiştim. Mutfaktan salona geri döndüğüm de merdivenlerden gelen ayak sesleri ona bakmadan koltuktaki yerime oturarak onu görmezden gelmeye çalıştım. Burnuma gelen taze şampuan kokusu ile yeni duş aldığı belli olmuştu. Şöminenin yanı başında önceden fark etmediğim odun sepetinden aldığı odunları şöminenin içine atmaya başladı. Ben burada oturmuş donuyordum onun üzerinde ise sadece eşofman altı vardı üstü çıplaktı. Gözlerimi kaslı sırtından çekerek ıslak saçlarına götürdüm. Siyah saç uçlarında birikmiş sular kendini oradan azat ederek çıplak bedenine usul usul süzülüyordu. Cebindeki gümüş renkli zipposunu çıkararak odunları ateşe verdi. Onu izlemekle yaptığım şeyin aptallığına vararak gözlerimi başka yöne, karşımdaki pencereye çevirerek dışarıyı izlemeye koyuldum. Fark edilseydim eğer, yine konuşarak sinirlerimi bozacağı kesindi.
İri adımlarla birlikte koltuğun diğer ucuna yayılarak oturdu Reha. Zipposunu yeniden yakması ve etrafı saran o tanıdık kokuyla birlikte sigara yaktığını anlamıştım. Onu yok saymak adına gözlerimi kapattım öylece. Yok saymaya çalışmam için sergilediğim çabalar ise beyhudeydi. Çünkü kendine haz kokusu buna engel oluyor, bütün zihnimin dumanlanmasına sebep yaratıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
FantasyHiç bir şey basit değildi, yalan dolan içerisinde büyütülmüş gerçek kimliği gizletilmişti. O taşıdığı kanın yüceliğinden, sahip olduğu güç ve iktidarın farkındalığı olmadan yaşıyordu hayatını. Ve gün gelir hiç bir yalan olduğu gibi kalmaz gerçekler...