14 ♤ Sınır ♤

1K 79 46
                                    







🌊🌊🌊








Keyifli, güzel dakikalar geçirmeniz dileğiyle.. 💙







Ayaklarım altında gıcırdayan koyu kahve renkli tahtalara kaç kez küfür ede bilirdim?. Küfür etmeyi bilmeyen ve sevmeyen biri olarak bin bir türlüsünü ettim hem de. Sığınak diyerek sığındığım bu harabenin varlığı başkalarına da malummuş meğer. Bu şanssızlığımı neye ve kime borçluydum sahi?. Başkaları derken hiç değilse tanımadığım birileri olsaydı, Reha ve sevgilisi değil. Neden ondan kaçmak isterken hiç olmadık yerde karşıma çıkmak zorundaydı. Hareket ettikçe etrafa toz yayan battaniyeyi yere atsam ses olur mu düşüncesinin üzerine çektiğim restle birlikte, üşümeme rağmen bana yeterince mani olmasın diye yavaşça bulunduğum yerden kenara koymuştum.


"Burada ses olması imkansız, ben bir yukarıya bakayım" yankılanan tok ses kendinde barındırdığı öfke tohumları eşliğinde yayılmış etrafa. O günden, o iğrenç dakikalardan sonra sesini duymak bende her hangi korku duygusu uyandırmamış, hatta şuan ona yakalansam bile suna bildiğim en iyi tokadımı tatmasını sağlamaktan kaçınmazdım. Ama aptal gibi yukarı çıkmasını da bekleyemezdim, sağa sola bakıp kaçmak için bir ışık yolu bulmaya çalışırken bu sefer de sarı çıyanın sesi ilişti kulaklarıma. İnsan bu kadar mı sevimsiz olurdu, gıcık olduğu ses tellerine bile yansımıştı. Tam da bir birinizi bulmuş, tencere kapak misali olmuşsunuz.

"Hiç kendini yormasan aşkım, kesin sülük bir fare dolanıyordur yukarıda. Hem buraya birinin gelmesi imkansız sen de biliyorsun"

Düşündürücü olan şey neden imkansız olduğu kelimesiydi, buradaydım işte. Demek burası onların görüşüp koklaştığı yermiş. Diyorum ya bu kadar şanssız olmak için kesinlikle uğraş falan vermiyordum. Burada fazla durmak beni daha da tehlikeye sokuyordu, uzayan tırnaklarım avuç içlerimi deşerken gözlerim bir umut nasıl kaçarım diye etrafı kolaçan ediyordu. Ve o an gördüğüm şey gülümsememe neden oldu.

Daha önce fark etmediğim tavanda çokta büyük olmayan açık bir kapı gibi bir şey yerleştirilmişti. Sanırım mansar gibi bir yer olmalıydı. Duyduğum mutluluktan dolayı onların konuştuklarına fazla önem vermeden hızlı, bir o kadarda dikkatli adımlara küçük kapının altında durup beklemeye koyuldum. Yukarı çıka bilmek için her hangi bir destek yoktu, yine de, elimi uzatmaya çalıştım zar zor yetiyordu. Lanet olsun, aksilikler hiç bitmeyecekti. Vakit kayıp etmedim ayak ucumda yükselerek yukarı yetişmeye çalışıyordum. Saniye meselesiydi, biraz daha oyalanacak olursam kesinlikle yakalanacaktım. Seslerin merdivenlerin başından gelmesi beni daha da tedirgin ederken tek elimle açık olan kapıdan tutunarak diğer elimi de işe koymuştum. Sonunda iki elimin yardımıyla gözlerimi sımsıkı kapayıp kendimi yukarı çekmeye başladım. Zorlansam da ayaklarımı son olarak duvara dayayıp destek alınca işim daha kolaylaşmış istediğimi sonunda almıştım. Bir iki adım atıla bilecek küçük bir yerdi, ama karanlık olduğu için çokta bir şey görünmüyordu. Küçük kapıdan gelen ışıkla zar zor önümü görüyordum, ama önemli olan bu değildi. Önemli olan kendimi kıl payı kurtara bilmemdi.

Hareketsiz bir şekilde sindiğim soğuk duvarda sessizce seslerini ayırt etmeye çalışıyordum. Sanırım hala aşağı kattalardı, baksana kimsenin lafını dinlemez diye nitelendirdiğim Reha, sevgilisinin sözünü dinliyordu demek. Neredeyse gözlerim yaşaracaktı.

"Reha hadi fazla oyalamayalım burada, git lütfen burada kimse olmasa bile birilerine yakalanacak kişi ben olacağım sonra" Kimden kaçıyordu bunlar, neler dönüyordu.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin