Merhabalar efendim, nasılmış herkes?..
Sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum ballarım..
Keyif alacağınız bir bölüm olması dileğiyle..
🌊🌊🌊
Zihnime üşüşen çocukluk hatıralarım hep yarım yalamak, kalp acıtandı. Çocukluk zamanlarımda hep başka çocukların mutluluklarını kendi karanlık kuytularımdan izlerdim sessizce. Ağlayamazdım da, sadece izler iç geçirirdim. Konu giyim kuşam ve ya hediyeler değildi, konu kısa ve net aileydi. Çocuk olamadım, bir şeyi isterken mızmızlanıp ağlamadım, şımarık velet olamadım. Ayağımı yere vura vura her hangi bir oyuncak ve ya elbise istemedim. Tek eksikliğim annemdi, varlığıydı. Bu yüzden de karanlığıma ışık tutanım, yol gösterenim olmadığı için çocuk değil de, erken yaşta olgunluk dersi alarak büyütülmüştüm. Yine de geçte olsa yaşadığını bilmek beni mutlu etmeliydi, boktan gururum yüzünden ona sırt çevirmek yerine boynuna sarılmam gerekirdi. İçimdeki pişmanlık kemiklerime kadar yakıcı bir his bırakmış etlerimi lime lime ediyordu. Dünden beridir susmayan vicdanım zihnimin boş kalmasına habire izin vermeden çöküşümü hızlandırıyordu. Çaresizlik bir pranga olmuş bileklerime sarılmış, zehrini kanıma aktarıyordu.
Dünden bu yana başından ayrılamadığım annem hala aynı şekilde kıpırdanmadan yatıyordu. Ara sıra yanına uğrayan şifacılar hiç bir şekilde iyi olacağı garantisini veremeden başı eğik şekilde ayrılıyordu yanımdan. Ben ona karşı nasıl bu kadar kör ola bilmiştim? Yıllardır muhtaç olduğum anneme nasıl sırt çevire bilmiştim?. Tükenmiş ve bitkindim, elim kolum bağlı şekilde bir umut gözlerini açar diye başından ayrılamıyordum. Ama içimde bir yerden hala küçük bir his iyi olacağına inanmamı tembihliyordu. Bunca acıya katlanarak ayakta kala bilen, sürgün olunmasına rağmen tehlikelerden kaçarak saklana bilen adı dillerde olan Lalia'dan bahsediyorduk çünkü. İyileşmesi gerekiyordu, bencilce olacaktı ama ona gerçekten çok ihtiyacım vardı.
Beyaz yüzü daha da beyazlamış rengi solmuş haldeydi. Karnına isabet edilen bıçak iki yerden delip geçmiş, yapılan müdahalelere rağmen henüz iyi olduğuna dair bir belirti göstermemişti. Ben onu izlerken açılan kapıdan içeri giren Ayça görüş açıma girer girmez, kısa bir an geldiğine inanamadım. Yüzüne sinen hüznü gözlerine kadar ulaşmış diline döke bilecek kelimeler arayışındaydı.
"Eftalya annen için gerçekten üzüldüm, umarım çabucak iyileşir." Ne kadar sesini soğuk tutmaya çalışsa bile, bana karşı olan değişimini fark etmek o kadar zor değildi. Kucağımda uzun süredir oynadığım parmaklarımı serbest bırakarak yüzümü ona çevirmiştim. Bakışları bende değil de annemdeydi.
"O çok güçlü biri bunu sende biliyorsun, çabuk pes edeceğini sanmıyorum" diye devam etti. Ellerimle ağrıyan başımı dindirmek adına alnımı ovuştururken iki güne yakındır ne su, ne yemek, ne de uyumak nedir bilmemiştim. Şimdi de faturasını ödüyordum bir nevi.
"Teşekkür ederim, umuyorum dediklerin gerçekleşsin. Ona bir şey olursa eğer kendimi hiç bir şekilde affedemem" Vicdanım susmuyordu evet, pişmanlığım boğazıma iki elle yapışmış nefes almamı engelliyordu.
"Kötü değil de iyi düşünmeye bak o zaman" dediğinde yanıma kadar gelmiş omuzlarımı destek verircesine sıkmıştı. Başka zaman aramızdaki buzların erimesi sebebine sevine bilirdim, fakat şuan fazla karışıktım. Sık sık yanıma uğrayan Liya, Okan, hatta Reha bile odadan çıkmam için dil dökmelerine rağmen kabul etmiyordum. Sanki yanı başından ayrılırsam beni bırakır da giderdi, ama yanında olduğumdaysa en azından varlığımı hissederek bizim için yaşam çabası gösterirdi değil mi?.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
FantasyHiç bir şey basit değildi, yalan dolan içerisinde büyütülmüş gerçek kimliği gizletilmişti. O taşıdığı kanın yüceliğinden, sahip olduğu güç ve iktidarın farkındalığı olmadan yaşıyordu hayatını. Ve gün gelir hiç bir yalan olduğu gibi kalmaz gerçekler...