5 ♤ Serzeniş ♤

1.5K 97 32
                                    






Beğenerek okumanız dileyile ♥️


🌊🌊🌊




Kendimi dipsiz bir kuyuda yönünü kayıp etmiş bir pusula gibi his ediyordum, hangi yolda yürümeli olduğumu nerde nasıl davranacağımı bilmiyor bozuk bir pusula gibi asıl konumumu bulamıyordum. Öyle ki terk edilmiş harabeyi andıran bir ev gibi hissediyordum. Unutulmuş harap olmuş içimi toz tutmuş, kalbim örümcek ağlarıyla istila olunmuş gibi..
Damarlarımda akmaktan olan kanım bile ters yönde hareket ediyor gibi his veriyordu bana..Hiç bir şey doğru dürüst gitmiyordu, hissizliğimi hissediyordum.. Boğuluyordum, boğazıma yapışan vehâmet korkusu nefeslerimin tıkanmasına, zihnimin bulanmasına sebep oluyordu.

Reha'nın konuşmasının bitmesiyle birlikte arabasına binmiş beni bekliyordu, bense hala hareketsiz şekilde öylece durmuş boş boş karşımdaki saheye bakıyordum. Ailesi benim kolyem yüzünde darmadağın edilmişti, peki bunda benim suçum neydi. Ben suçsuzdum, daha hayatımla ilgili öğrendiğim gerçekleri hazm edemezken bünyemin gittikçe sarsıldığını hissediyordum. Sanki canları kurban giden insanlar bu boş sahede tam da önümde durmuş kulağıma - senin yüzünden oldu, sensin en büyük günahkar, hepimizin katilisin - diye çığlıklarını fısıldıyorlardı. Sıkıca kapattığım göz kapaklarım arasından sızmayı başaran tuzlu damlalar çenem boyunca aşağı yuvarlanıyordu. Esen rüzgarın naif esintisi yüzümdeki yaşları kurutmuş ürpermeme neden olmuştu. Bunları yaşamam haksızlıktı, kolyeyi bana kim vermişse asıl suçlu oydu. Nefes alamadığımı anlayınca zayıf olan ellerimi boynuma götürerek derin derin nefes almaya başladım. Bünyem duyduklarımı kaldıramıyordu. Duyduğum korna sesiyle irkildim, yavaş hareketlere arkamı döndüğümde sürücü koltuğunda bana kötü bakışlar atan Reha'yı gördüm. Gözlerinde gördüğüm nefret içimi ürpertmeye yetmişti, beni düşmanı olarak gördüğü bariz belliydi. Haksız sayılmazdı belki de. Omuzlarında taşıdığı acının sebebiydim dediği gibi değil mi?. Anlattığı o uğursuz kelimelerden sonra geçirdiğim şok etkisini üzerimden atmama izin vermeden arabasına binmişti. Benimle aynı havayı solumayı bile kendine ihanet olarak görüyordu. Ona bakmayı kesip ayaklarıma yürümek için komut vermiştim, yorgun adımlarla kendimi arabanın arka koltuğuna bıraktım. Ben ne kadar suçsuzum desem de bunu kabullenmeyeceği kesindi, bu yüzden ağzımı açmaya bile cesaretim yoktu. Kolyeyi denize atmam aptallıktı, evet şimdi pişman olmuştum. Şuanda yanımda olsaydı çıkarıp ona verir alışamadığım bu cehennemden kısa zamanda kurtula bilirdim. Doğmamış olmayı diledim. Hiç bir şey düzelmeyecekti, boynuma yüklenen vebali ömrüm boyu omuzlarımda taşıyacak, daha da çökmeme sebep olacaktı. Bu kadardı..



Geçen araba yolculuğu sırasında bedenim yorgunluğuma yenik düşmüş uykunun kollarına teslim olmuştum, öyle ki ne zaman geldiğimizi anlamamıştım. Reha oturduğu yerden bana uyanmam için sesleniyordu, kendime gelir gelmez uykunun verdiği mahrumiyetle nerede olduğumu önce idrak edemedim. Tam ayılınca ise taşlar yerine oturmuştu, Reha arabadan iner inmez arka kapıyı açtığı gibi kolumdan tutarak beni arabadan dışarı çıkardı, pardon (!) sürükledi.  Nasırlı elleriyle kolumdaki tutuşu o kadar canımı yakıyordu ki, konuşmaya mecalim bile yoktu. Bu yüzdende beni eve kadar sürüklemesine ses edemedim, yüzüne bakıp ta bir şey diyemiyordum. Kapının açılmasıyla beni salonu doğru çekiştiriyordu, bense bir kukla gibi tepki veremiyor, ona uyuyordum. İçeri girdiğimizde her kes oturmuş gözlerini üzerimde sabit tutmuştu. Reha kolumdaki elinin baskısını artırarak canımı yakmakta devam ediyordu, yüzümü ekşiterek kaşlarımı çattım.

"Liya bunu aşağı katta ki odaya götür kapısını kilitle bir daha kaçmasına müsaade edemem" dedi Reha. Bu evin tek katlı olduğunu bildiğimi sanıyordum ama çok üzerinde durmadım ve dudaklarımda peyda olan gülümsememle birlikte önüme bakıyordum, önümde oturmuş insan yığını ise bana tuhaf şekilde bakışlar atıyordu. Umursamadım..

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin