25 ♤ Mucize ♤

1K 70 48
                                    


Her kese merhaba değerlilerim, bu bölümü biraz geciktirdiğimin farkındayım. Yine de affınız ola.. İlgi ve yorumları az gördüğüm için belki de hikeyemi sevmediler düşüncesine kapılarak mood'umu istemsiz düşürüyorum..

Yine de kendimi yazmaya teşvik ederek bolca Reha& Eftalyalı bir bölüm yazdım..Umarım keyif alırsınız..

🌊🌊🌊




Kalbime saplatılan hançerin katmerli acısı öyle bir yapışmıştı ki benliğime, nefes aldıkça ruhuma işkenceler sergilemekten çekinmiyordu. Arkamdan çevrilen oyunların, saklanan gerçeklerin varlığı tesadüf eseri çıkmıştı karşıma. Nitekim eğer ayağım o lanet halıya takılmasaydı, hala aptal gibi annemin hayatta olup olmadığı sorusuyla günden güne tükenecek bir şey yapamadığım için vicdanım her daim tepemde olacaktı. Şuan ki durumda ne amalar, ne keşkelere sığacak cümlelerim yoktu. Yeterince darbe alan ruhumu ayakta tutan şey, ikisine beslediğim sevginin gücüyle harmanlanmış olan görünmez kanatlarım sayesindeydi. Ama ve lakin şuan beni düşürdükleri bu durum karşında kanatlarıma vurdukları iti uçlu balta sonucu, yarattıkları travmanın iyileşmeyeceği gerçeği bariz ortadaydı.
Dakikaların saniyeleri kovaladığı anlara eşlik eden tuzlu göz yaşlarım yanağımda belirli çizgiler çizerek aşağı doğru salınıyordu. Hala yatağın ucuna yasladığım halsiz bedenimi yerinden oynatamadan ellerim arasındaki mektubu sıkarak bir nevi hıncımı çıkarıyordum. Bitkindim, biriktirdiklerimin faturasını keseceğim insanlar onları umursadığım kadar umursamıyormuş beni, onları sevdiğim kadar sevmiyor, onları düşündüğüm gibi düşünmüyordular. Annemin yaptığı en büyük yanlış ola bilirdi, canımdan kanımdan biri böyle bir şeyi bana reva görmüşse, değersiz bir eşyadan farksız olduğumu hissettiren adamdan ne bekleye bilirdim ki. Hayatımın merkezinde olan iki insanın arkamdan çevirdiği işler çok koymuştu bana, aklım bir türlü algılamak istemiyordu bunu. Mektuptaki yazı stili diğer mektuplarla birebir aynıydı, demek diğerlerini yazanda mı annemdi?. Peki ya Aida ve Okan da mı alet olmuştu bu oyuna? "Tanrım aklımı yitirmek üzereyim, bana yardım et".
Boş bakışlarım loş ışığa bulunan odanın tavanına sabitlenmişken alt dudağımı sinirle kemirmekle meşguldüm. İyi niyetim belki geçerli sebepleri vardır bahanesine sığınırken, diğer tarafım aptal durumuna düşürüldüğüm için hesap sormam gerektiğini diretiyordu. Ki ben de ikinci düşünceye odaklanmış vaziyette kendimi toparlamaya çalışmaktaydım. Ne kadar bu mektup beni yıksa da, dik durmalı hesabını sormalıydım.

Düşüncelerimi bölen şey bir anda açılan odanın kapı oldu, Reha yorgun adımlarla içeri dahil olurken üzerindeki deri ceketini bana bakmadan çıkarıp koltuğun üzerine bir paçavradan farksızmış gibi fırlatmıştı. Arkasından yolladığı kazağıyla beraber anlamıştım ki, odada olan varlığımı henüz fark ediyordu. Sessiz bakışları bir kaç saniye içerisinde yüzümü incelerken, ağlamaktan kızaran burnumu, nemli yüzümü fark ettiği için ondan izinsiz çatıldı kaşları. Bense karşımda üstü çıplak olmasına rağmen zerre utanmadan yerden doğrularak ayaklanmış öfke volkanı yaratan bebeklerimle yanıtlıyordum anlamaz bakışlarını.

"Neden ağladın, bu halin ne?" Dedi bir iki adım yaklaşarak analiz yapmaya devam ederken. Tenine karışan sigara kokusuna rağmen tuzlu deniz kokusu kendiyle beraber odaya teşrif ederken varlığını direterek belli etmişti burun direklerime. Bakışları yavaşlıkla bütünlükle beni analiz ederken avuçlarıma kıstırdığım mektubu görür görmez, iki kaşı arasındaki vadi çok geçmeden kendi varlığını salı verdi. Bir iki adım atarak yanıma varmış avuçlarım arasındaki mektubu tek kelime etmeden elimden çekip almıştı. Sadece tepkisini merak ettiğim için sessizliğimi koruma çabasındaydım, şayet tek kelime eder etmez ağzımdan dökülecek cümlelerimi ben bile kestiremiyordum. Keza tenimi yakan öfke volkanı her an patlamak üzereydi.

Eftalya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin