Ben geldimmm :)
Keyifli güzel dakikalar geçirmeniz dileğiyle..
🌊🌊🌊
Gözlerim kapalı ama yürüyordum, çıplak ayağımın altında ezilen kum taneleri gıdıklamaktan çok tenimi okşuyordu. Kulağıma ilişen şırıltı sesini anımsıyordum. Dalgaların hırçınlaşarak bir birileriyle yarışıyor gibi, çırpınış seslerini ilişiyordu kulaklarıma. Gözlerim hala kapalıydı ama burnuma misafir olan tuzlu deniz kokusu, nerede nasıl olduğumu unutturuyordu. Ölmeden cennete gitmekti bu, yaşarken cenneti hissetmekti. İliklerime kadar bulanan huzurun kokusu ruhuma akıtılan bir şifaydı.
Kirpiklerim üzerine beton taşlar sallanıyor gibi açılmamak için direniyordu göz kapaklarım. Bulduğum huzurun bir anda yok olup havaya karışmaması içindi bu direnç. Bu ömrü hayatımda bulamadığım huzurun kollarına sarılı olan zayıf bedenimin anın bitmemesi için verdiği direnciydi aslında. Tuzlu deniz kokusundan bir yudum daha içen bedenim, yeterince dingin ve huzura ulaşmış bir şekilde artık uyanmam gerektiği sinyalini veriyordu. Kendime verdiğim savaşı durdurmayı başardığım an açılan göz bebeklerim, bulunduğum odanın neresi olduğu analizini yapıyordu. Bakışlarım ilk beyaz tavanı dikizlerken daha sonra yattığım koyu lacivert yorgana ilişmişti. Dün ki olanlar teker teker hafızamda ışıldamaya başlarken buranın Reha'nın odası olduğunu hatırlamam on saniyemi almıştı. Yattığım yatak ona aitti, kendi kokusunu bulandırdığı içindi bir türlü kendime gelemeyişim. Yastığından burnuma süzülen muazzam kokusundan zor da olsa kendime gelerek, yatakta oturup uyandığımdan beri fark edemediğim Reha'yı göre bilmiştim sonunda. Ayna karşısında durmuş, parmak uçlarımın hep arzusunda olduğu saçlarına şekil veriyordu. Normalde elleri sinirlenince saçları arasında dolaştığı için yukarı doğru kalkıyor, bir kaç tutamı izinsiz alnına dökülüyordu. Ses dahi etmeden bir kaç saniyemi onu izlerken geçirmiştim. Gece o berbat rüyayı ona anlattıktan sonra, kendisi yatak başlığına dayadığı koca cüssesine rağmen yanında küçük kalan bedenimi sarıp sarmalamış tekrar uyumamı sağlamıştı. Sonrasını hatırlamıyordum, bildiğim tek şey huzurlu deliksiz bir uyku çektiğimdi.
"Gözlerin bayram ediyor bakıyorum" Dalgın bakışlarım sesini duyar duymaz beni kendime getirirken, gözlerimi ayna yansımasından beni izleyen maviliklerine diktim. Bakışları o kadar iti ve keskindi ki, sanki dün beni sarıp sarmalayan adam gitmiş yerine her zamanki Reha gelmişti.
"Dün gece ki rüyanın görüntüleri bir türlü aklımdan ne zihnimden çıkmak bilmiyor, bunu düşünürken dalmışım" Kurduğum cümle onu tatmin etmemişti, bir hışımla deri ceketini üzerine geçirerek iti bakışlarını üzerime dikti.
"Aptal bir rüyayı bu kadar büyütmene gerek yok, akşama kadar yatağımda yatmaya niyetli değilsen kalkta bir şeyler ye" Yatağımda kelimesi utanıp bozarmamı sağlarken ateş saçan gözlerle ona bakmaya başladım.
"Beni yatağına taşıyan sendin, kalacak başka oda mı yoktu?" Ses tonum utancıma karışık öfkeme bulanırken gerçekten bu adama bir tane geçirmemek için kendimi zor tutuyordum. Daha fazla karşısında ezilip büzülmeden yataktan kalkmaya başarıp odadan çıkmak isterken kolumdan tutarak beni durdurmuştu. Yüzündeki ifadeyi anlamak zordu ama, dudaklarında gördüğüm bir kaç saniyelik yarım yamalak gülüş eğlendiğinin habercisiydi.
"Hayır yoktu, seçenekte bir tek salondaki koltuk mevcut. Aslında yerde yatmana izin verirdim de, lider kraliçe olayı için gönlüm el vermedi." Yüzüm hem sinirden, hem utançtan kıpkırmızı bir renge ulaşırken burnumda soluyordum. Bilerek yapıyordu, keşke yelkenleri bu kadar çabuk indirmeseymişim. Ona sarılıp ağlamak da ne demek, of. Hem haklı sayılırdı, ilk geceyi Ayça'nın odasında uyuyarak geçirmiştim, sabahı odanın sahibi eve geri döndüğü için ortada kalmıştım diye bilirdim. Nedensiz kendimi fazlalık gibi hissettim o an. Ama bu hayatı ben seçmemiştim, sebebi olanlar buna takılmazken ben takılıyordum. Hadi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
FantasyHiç bir şey basit değildi, yalan dolan içerisinde büyütülmüş gerçek kimliği gizletilmişti. O taşıdığı kanın yüceliğinden, sahip olduğu güç ve iktidarın farkındalığı olmadan yaşıyordu hayatını. Ve gün gelir hiç bir yalan olduğu gibi kalmaz gerçekler...