⭐⭐⭐
Duygu, iki gün önce çaldıkları bir Volvo'nun içinde, bir saatte girip çıktıkları villadan çaldıkları dört antika sanat eserini ve üç yağlı boya tabloyu arka koltuğa yerleştirdikten sonra doğruca şoför koltuğundaki Cihan'ın kucağına oturdu. En sevdiği şeydi arabada sevişmek.
"Önce biraz uzaklaşsaydık küçüğüm."
Duygu çoktan adamın kulağını dişlemeye başlamıştı. Adamın da hazır tarafı, uyarılmıştı bile. Kadına karşı koyamıyordu. Elleri, temmuz akşamının ve sahil kenarında yüksek nemin getirisi olan sıcaklıkta incecik giyinmiş olan kadının saten bluzunun içine kaymıştı. Onun pürüzsüz sırtını okşamayı seviyordu Cihan, Duygu da Cihan'ın dokunuşlarını.
Bacaklarını ayırarak oturduğundan adamın sertleşen penisi tam olması gereken yerine temas ediyordu. Tufacılık* için çıktıkları böyle zamanlarda Duygu'nun özellikle giydiği kısa eteği dizlerinin üstünde toplanmış, biçimli ve kaslı bacaklarını açıkta bırakmıştı.
"Duygu, acele edelim. Bekçi her an gelebilir."
"Tamam." diyerek havalandırdı bedenini genç kadın. Şortunu sıyıran adamın hazır ereksiyonunu kendi yana çektiği iç çamaşırının arasından içine aldı. Bir eliyle de saçındaki kızıl kısa peruğu çıkarıp yandaki koltuğa fırlattı. Uzun, gür saçlarını serbest bıraktı.
"Ahh! Niye karşı koyamıyorum sana Duygu?"
Üstünde zıplayan kadının başı aracın tavanına çarpmasın diye belinden sıkıcı kavradı iri elleriyle Cihan. Bir dahakinde üstü açılan bir otomobil çalmaya yemin etti içinden. Duygu bir yerlere sıkışıp kalmamalı hiçbir şekilde duygu, düşünce, hareketleri kısıtlanmamalıydı. Özgürlüğün kızı gibi hep serbest olmalıydı her hareketi.
"Karşı koymak mı istiyorsun?"
Elbette istiyordu. En başından beri istemişti karşı koymayı. Altı yıl kadar önce, bir gece dediği gibi erdemle donatılmış bir adam değildi; ama Duygu küçüktü. Büyümüş olsa da hala küçüktü. Bu küçük kadına nasıl karşı koyacağını bilmiyordu istese bile. Sürekli hazır olabiliyordu onun için. İstediğinde hayır demek imkansızdı.
"Ne haddime karşı koymak?"
Adam, zevkin baskın gelmesine uğraşırken aklı bir kez daha on üç dakika içinde yanacak olan bahçe aydınlatmasına kaydı. Saat 20:47 olmuştu. Bu villayı iki aydan fazla zamandır dikizlemiş ve hangi kamera hangi açıyla nereyi ne kadar ayrıntılı gösteriyor yılların da tecrübesiyle iyice erketeye yatmıştı**. Kör noktada duran arabayı bekçi geldiği ilk anda göremezdi; ama Duygu'nun zaman zaman uzun sürebilen orgazm anlarından biri olmamasını diledi yine de. Dileği gerçekleşti.
"Cihan, hadi. Birlikte gel benimle." Hay hay.
Bunu bekliyordu zaten Cihan. Bir an önce zevke gelip kadınını zevke getirip bu araziden aynasızlara enselenmeden siktir olup gitmek istiyordu. Duygu bir süre sonra üstündeki hareketini kesip nefesini toplarken o da kızın kıvırcık saçlarını okşuyordu. Seviyordu onları. Uzun, hacimli saçları minyon yüzünü daha bir küçültüyordu. Onun bu naif; ama gözü kara halleri Cihan için hayatına gelen renkti yıllardan beri. Yoksa hangi eksik akıllı kadın, hırsızlık yaptıkları her evin bahçesinde, araba içinde seks yapmak isterdi ki? Duygu gibi kanı deli olanlara bahşedilmiş bir yetenekti bu Cihan'a göre. Ona uyan adam da eksik akıllılıkta ondan aşağı kalmazdı.
Külodunu olması gerektiği yere çekiştirip adamın üstünden kalktı Duygu. Yolcu tarafına geçince dikiz aynasından arkaya göz atıp koltuğa yerleştirdiklerini işaret ederek sordu. Şimdi elindeki ipek eldivenleri de çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...