35. BÖLÜM

70 8 0
                                    

Burak'ın odasında yankılanan zevk çığlıklarına tezat, geldiği sessizlikte galeriden çıkan Hülya, ilk iş Merve'yi aradı. Tahmin ettiği gibi her beş aramasından üçünü açmayan Merve, bunu da yanıtlamamayı seçmişti yine. Saat akşamın sekiziydi, bu seferki geçiştirmesi de ya mesai ya Atilla olacaktı kesin. Hülya artık ezberlemişti. Merve, ona tavırlıydı bir süredir. Ona hissettirdiği buydu en azından. Burak ayrıldıklarını söylemiş olmalıydı. Önce sık görüşmeleri yerini bahanelere bırakarak seyrekleşmiş, sonra telefon görüşmeleri büyük ölçüde azalmıştı. Hülya kendisini, annesinin erkek arkadaş tripleriyle ve Burak'ın, sadakatsizliğini öğrenerek ondan ayrılmasıyla çok yalnız hissediyordu bir süredir. Babası yanına çağırdığı halde Burak'la barışma ümidine tutunmuştu, ülkeden ayrılası gelmemişti.

"Şimdi o sürtük bu ümidimi de kırdı. Bu evliliğe engel olmalıydım en baştan. Kandırdın beni Burak. O moruğu bahane ettin. Bu şırfıntının da erkek arkadaşı vardı hani?"

O gün villada, Duygu'nun sahte evlilik anlaşması için istediği para miktarını öğrenmek gibi basit bir merakla kulak kabarttığı konuşma, ona çok başka gerçeklerle dönüş yapmıştı. Şimdi bu gerçekle, Zengin ailesinden birilerinin yardımı olmadan ne yapacağını bilemez halde bindi arabasına. Ne zaman birlikte olmaya başladıkları hakkında bir fikri de yoktu. İlk kime gitse, kime anlatsaydı bu sahte evliliği?

"Ekrem dede olmaz, benden hazzetmiyor. Duygu'yu gerçek gelini bilirken bodoslama o hırsız diyemem. Of! Düşün Hülya düşün."

Arabayı çalıştırıp sakin kafayla düşünmek için Ortaköy'e geldi. Çok değil, on beş dakika önce gördüğü sahne gözünün önünden gitmiyordu. Kapattı  gözlerini, yine işe yaramadı. Ne bok yiyecekti şimdi?  Sadece bedeninden zevk aldığını varsaysa...

"Onu sevdiğini söyledi. Sevişirken konuşmayı itici bulan adam, seni seviyorum dedi kucağında zıplayan kadına."

Birine sevdiğini söylemenin hatır gönül işi olmadığını vurgulardı Burak daima. Seni seviyorum demenin her şeyden zor olduğunu, herkese ziyan edilecek kelimeler olamdığını eklerdi. Yıllarca peşinden koşan taraf Burak olmuştu bu ilişkide, ancak onu sevdiğini ilk Hülya söylemişti. Şimdi evine giren bir hırsıza savurganca harcamıştı onları. Arabayı tam hareket ettirecekken Merve'nin çağrısı geldi.

"Merve'cim nasılsın? Özledim seni görüşemiyoruz."

"Evet, Hülya öyle oldu. Çalıştığım şirketin muhasebesi yoğun geçiyor. Nefes aldırmıyor bana. Boş zamanlarımda uyumak için eve gidiyorum sadece. Şimdi bile mesaideyim, geç olmadan aramak istedim aramanı görünce. Bir şey mi diyecektin?"

"Aslında moralim çok bozuk. Son günlerde Burak'la görüştün mü hiç? Biz ayrıldık."

Merve bir şey diyecek oldu, cümlenin bitişiyle tükürüğünü zor yuttu. Burak fark etmiş olmalıydı sevgilisinin onu garanti gördüğünü demek. Bir yanı sevinse de çok büyük bir yanı şaşırdı. Nasıl anlamıştı ki? Sürekli organik sahte karısıyla aynı ortamı soluması etkili oldu dese, pek görüşmemişlerdi gerçekten son birkaç aydır. Merve'nin girdiği iş, yirmi dört saatinin kırk sekiz saatini alıyordu çünkü.

"Bilmiyordum Hülya, Burak bir şey demedi. Sen bana mı gelecektin? Yarın şirketten erken çıkarım, otururuz bir yerde ister misin?"

Aslında değişen ve hoşlanmadığı tavırlarını kuzenine ilk söyleyen kendisiydi. Yine de liseden beri süregelen arkadaşlıkları onu kestirip atmasını engelliyordu. Yıllar içinde olmuştu her ne olduysa. Burak'ın onun peşinden koştuğu zamanları iyi bilirdi.

"Tamam, teşekkür ederim. İyi çalışmalar sana."

Telefon kapanınca Hülya istediğini almanın rahatlığını giydi üstüne. Merve eve gitmeyecekti, bu da demek oluyordu ki, Duygu'nun suyunu kaynatmak için elverişli koşullar sağlanmıştı onların evinde. Son bir telefon görüşmesi yaparak Merve'nin evine sürdü hızla. Fatma teyzesi evdeydi.

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin