25. BÖLÜM

4.5K 545 566
                                    

⭐⭐⭐Küçüğüm/Sezen Aksu⭐⭐⭐

Öyle uzun zaman olmuştu ki bu kelimeyi kullanmayalı, göz yaşları ona sormadan akmaya başladı. Abla kelimesini hiçlikle tanımladığı geçmiş yıllara rağmen akmaları kadar saçma ne olabilirdi? Hep içinin kuruduğunu düşünürdü halbuki. Öyle çok ağlamış, öyle çok ağlatmışlardı ki, onu evden kovan öz ablası için, içinde biraz kalmış olmaları yaşadıklarına haksızlıktı.

"Duygu, ablacım. Çok özledik seni."

Duygu için bundan daha anlamsız bir özlem olabilir miydi acaba? Yedi yıl bitmişti onu görmeyeli. Karşısına çıkmak için Eylül ortasını değil Kasım sonunu beklese sekiz yıl da biterdi. Cihan onu sokaktan alıp sarıp sarmalayalı geçen koskoca yedi yıldan sonra ne yüzle karşısına çıkmıştı?

Burak arada kalmış iki kadına bakarken Duygu'nun renginin attığını, adını seslenen ablasını siktir edip kovmakla gidip boynuna sarılıp koklamak arasında kaldığını net okuyordu yüzünde. Rahatsız, istenmeyen, en kötüsü de beklenmeyen bir durum olduğu açıktı.

"Nasıl buldun beni? Niye geldin?"

"Özür dilemeye geldim. Hata ettim. O gün sen evden ayrılınca çok pişman oldum. Çıktım aramaya; ama yoktun, geç kaldım."

Yalan söyleme bari.

"Seni evden kovduğumda demek istiyorsun sanırım abla. Kendi isteğimle bir ayrılma söz konusu değildi."

"Biliyorum ablacım. Çok özür dilerim. O gün başka çarem yoktu. Sonra geç kaldım sana."

"Her kapı kapandı yüzüme. Hemen pişman oldun madem, dedemleri ne diye arayıp bana attığınız iftirayı papağan gibi tekrarladın onlara da?"

Ablası evden kovduğunda ilk işi beş sokak ötedeki babaanne ve dedesine gitmek olmuştu. Defalarca çaldığı kapı sonunda açıldığında keşke hiç açılmasaydı dedirtmişti.

"Püh! Baban mezarında ters döndü senin yüzünden. Bir okuluna gidip gelemedin mi?"

"Ben bir şey yapmadım babaanne. Yemin ederim. Çok üşüdüm, içeri gireyim, yalvarırım."

"Git buradan. Seni eve alırsam ablana ne derim sonra?"

Yüzüne kapanan o tek kapı kime giderse gitsin diğerlerinin de onun yüzüne kapanacağını haber veren ilk kapıydı. Zahmet etmemiş, ne teyzesine ne hala, dayısına gitmişti.

"Duygu bir dinlesen beni, neyi niye yaptığımı anlatacağım sana. Güzel kardeşim, konuşalım."

"Yalvardım sana o akşam. Dinlemedin beni. Ben niye dinleyecekmişim? Hem kocan biliyor mu buraya geldiğini?"

"Ayrıldık biz."

Seni boşadı yani...

"Ne zaman oldu bu? Beni evden kovup pişman olduktan hemen sonra mı? Sen mi açtın davayı?"

Biraz gururu varsa, biraz babasının kızıysa dürüst davranırdı ona. Onu kapı önünde durup dinlemesi bile kendine hakaretler sıralaması için yeterliydi. Kendisinin kapı önünde tek bir kelimesi bile dinlenmemişti. Evine girmek istiyor, ne var ki, bir adım dahi kımıldayamıyordu yerinden. Güzel geçen bir akşam ancak bu kadar boktan devam edebilirdi.

Aysun, on altı yaşında evden kovduğu, tek kardeşi olan kız çocuğunun şimdi karşısında mükemmel bir kadına dönüşmesiyle gurur duysa da Duygu'nun dedikleri değildi yaşananlar. Geçen yıl boşanmışlardı. Muarrem Nazlı Aysun'dan daha genç ve daha zayıf bir kadın için eve gelmemeye başlamıştı zaten aylar öncesinde. Daha önceleri eve geldiği sürece iki çocuğu için aldatılmaya göz yumsa da oturdukları evi satılığa çıkararak davayı açtığında, başka çaresi kalmamıştı. Onurlu bir kadın gibi ayrılamamıştı bile. Kapı önüne konulmuştu. Kardeşi hayatını kurmuşken onun hayatı mahvolmuştu.

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin