38. BÖLÜM

48 5 0
                                    

Canan'ın pantolonuyla beraber yere saçılan çayı temizlemişken devam etti Duygu. Tüm ev çamaşır suyu koktuktan sonra bu kokuyu mis gibi yemek kokusuyla yer değiştirme zamanı gelmişti. Biraz daha solursa kusacaktı. Burak'ın yorgun olduğu dün gece düğünde bile belliydi. Hem bu hırsızlık davası, hem boşanma laflarının havada uçuşması, akabinde düğün koşturmacası derken iki gün aralıksız uyusa hakkıydı. Akşam olmadan kardeşini evine götüren Cihan geç geleceğini, yemeğe onlarda yiyeceğini söylemişti. Damadını sevmişti; ama Duygu konunun Burak'ın gelişi olduğunu biliyordu. Onları yalnız bırakacak kadar yüce gönüllüydü. Saat sekize kadar beklediği halde gelmeyen Burak'ı arayıp aramamak arasında kalsa da bu yönde bir girişimi olmadı.

"Ben çok acıktım, dayanamayacağım daha fazla. Burak gelince onunla da yerim." Özenle yaptığı yemeğe özensizce saldırdı. Günlerdir açtı sanki. Yemekte düşünmediği Burak tok karınla yine aklına geldi. Bir saat daha geçmişti ve tam çay saatiydi. "Bir haftadır özlemiştir benim çayımı bir tanem." Çayı da yaptı. Üstüne üç bardak içti de... Kapının açılma sesiyle gelenin Burak olmayacağını bile bile koşturdu. "Hoş geldin Cihan."

Cihan muhabbete daldığı kardeşleriyle telefona gelen bildirimi geç fark etmişti. Fark ettiği gibi fırlamıştı ve Duygu'nun kendine bir şey yapma ihtimaline karşı buraya nasıl geldiğini anlamamıştı. Kısa süre içinde bu arabadan kurtulmalıydı, çünkü plakaya gelecek her türlü cezanın hakkı verecek şekilde çiğnemişti hepsini. Kornalar eşliğinde, kulakları çınlayarak uçmuştu adeta.

"Küçüğüm sen iyi misin? Burak..."

"Evet, gelmedi. İşi çıktı herhalde. Yorgun ve uyuyor da olabilir gerçi. Seni daha geç bekliyordum."

"Ayrıldınız zannettim. Hesapta dört yüz bini görünce fikrin değişti sanıp uçtum buraya. Rahatladım şimdi." Duygu'nun rahatı kaçmıştı. Neden para göndermişti ki ona? Hem de anlaşma olarak istediği parayla aynı miktar kadar... Bir yere oturması gerektiğini anladığında dizlerinin bağı çözülmek üzereydi. Cihan'a belli etmeden salona geçti. Koltuğa bıraktı kendini.

"Ayrıldık sanırım."

"Ne? Ne diyorsun Duygu?"

"Gelmedi, çünkü vazgeçti. Dün geceki gibi beni almak istemiyor artık. Neden vazgeçti benden?"

"Saçmalama öyle bir şey değildir. Para sıçıyor zaten, bana göndermek istemiştir." Teselli ederken tereddüt etmemek çok zordu. Bu mal herif ne diye tek seferde onca parayı gönderiyordu ona? Yarın gel demişti işte, aklından neler geçiyordu yine? "Ben bir arayayım." Balkona geçti. Buz gibi havada yapılacak iş değildi; ama sigara içmesi gerekti. Duygu duyacaklarından ölesiye korkmanın gerçeği değiştirmeyeceğini biliyordu. Takip etti onu. Sekiz on çalıştan sonra açıldı telefon.

"Selaaaam panter. Nasılsın? Küçüğünle yeter mi size o para?" Eve bir dünya içkiyle döndüğünde ayık kafayla yapması gereken tüm işlemleri halletmişti. Galeri için imza yetkisini noterde Haşim'e vermiş, kiracılarına yeni hesap için Amerika'daki kuzeninin banka hesabını iletmiş, biletini almış ve birkaç günlük kıyafeti ufak el valizine yerleştirmişti. Geriye kalan tek şey, içmek, sızmak ve öğlenki uçağa yetişmekti. Valizi odanın girişine bırakırken karşı tarafta sanki hepsi birmiş gibi düzenli duran kıyafetlere baktı. Gözü yoran, dağınık olan hiçbir şey yoktu. Çekmecelerdeki çoraplara değin her şey sırasını bozmadan bekleyen hazır kıta askerler gibiydi. Duygu'nun hisleri neden darmadağınıktı bu titizliğine göre? Bu acıyı ona yaşatacak kadar çok mu kırılmıştı? "Aşk hiçbir zaman minneti yenemeyecek. Cihan ne derse o olacak. Ben de öyle yapmadım mı? Ona minnet borcu takıp evlenmedim mi sırf istedi diye? Aşık olduysam benim hatam. İş ile aşkı karıştırırsan göt gibi kalırsın böyle işte." Düşüncelerinin üstüne arayan Cihan'dan önce sarhoş olana kadar içmişti iyi ki! Yoksa açıp konuşamazdı.

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin