Karşısında, temmuz sonu güneşinin, villanın serinliğine rağmen, Duygu'nun yüzünü yalayarak geçmesine sebebiyet veren kadın, üstüne yarım büstiyer, altına da kasıklarında biten kot şort giymişti. Mevsimlerden kış, aylardan Ocak bile olsa bedeninden yayılan ateşle yine ısınırdı Duygu. Ayağındaki taytla ne kadar giyinik olduğuna aldırmamaya çalıştı. Kadının yan yana söylediği kelimelerin anlamını çözmekle meşguldü o sırada.
Ben Hülya. Burak'ın kız arkadaşıyım. Memnun oldum.
Hiiii.
Hadi onu çözdü diyelim ki, Duygu'nun bugün bu kapıyla sınavı neydi böyle? Donup donup kalıyordu önünde. Burak Efendinin kız arkadaşı eksikti bir de. Hiç de bahsetmemişti köftehor. Madem bir kız arkadaşı vardı, ne diye anlaşmalı evlilik derdine düşmüştü yetmişinde uçkurunun peşine düşüp de televizyonda kanal kanal gezerek kadın arayan bunaklar gibi?
Yoksa...
Acaba?
Hmm...
Belki de...
Pek de güzel, maşallah!
Demeeeee...
Yazık be!
Bu kız adama askıntı olup kendi kendine gelin güvey oluyordu da Burak çareyi gerçek damat olup bu kızı ekarte etmekte mi bulmuştu? Kendi kendine gelin güvey olanlara Duygu da sinir olurdu.
Peşimi bırak ben evliyim mi diyecekti?
Duygu bugün akıl sınırlarını zorluyordu. Beyninin kullandığı kapasite kısmını en az %30-40 arttırmış olmalıydı sabahtan beri.
Kapıyı ne tam açtı ne yüzüne kapattı. Emin olamıyordu. Şimdi bir de Burak'ın kız arkadaşıyım diyerek pot kırıp onu zor durumda bırakıp bırakmadığı dert oldu içine. Adam zaten eserek akıllıydı, şartları konuşmadan Cihan'a yardımcı bile olmuyordu. Bir de sevgilisine söylediği şeyi duysa...
Küfür...
"Fotokopimi mi çekiyorsun? Çekilsene kapıdan. Burak burada değil mi?"
Onu geçip içeri giren Hülya çoktan Burak diye seslenmeye başlamıştı. Villayı biliyor gibiydi. Önce merdiven başından seslendi, sonra mutfağa giden koridora doğru yürüdü. İyi ki, yüzünü yıkamıştı kanları temizledikten sonra. Ağlamaktan simsiyah olan yüzünü aynada gördüğünde kendinden korkacaktı neredeyse. Bembeyaz tenine yaptığı göz makyajıyla fıstık gibi görünüyordu kadın. Çok güzeldi. Kendi akan makyajıyla Gulyabani gibi görünmek yerine, makyajsız görünmeyi tercih ederdi zaten.
Gerçi güzel ya da çirkin olması neyi değiştirirdi ki? Madem bir sevgilisi vardı, Duygu'nun geçici hizmetçiliği son bulmuş oluyordu. Çayını da sevgilisi yapıp koyardı artık bardağına. Kaşık da koymazdı. Yalnız çok büyük bir sorun vardı kendisine evlenme teklif eden Burak'la ilgili. Bu adam, kız arkadaşından habersiz evlenecek kadar salak ya da onu hayatından çıkarmak için sahte evlilik yapacak kadar salak olamazdı herhalde. Neresinden bakarsan bak, salaktı. Duygu'ya neyse bundan? O, Cihan için buradaydı.
"Burak, ne işler çeviriyorsun sen? Buraaak! Neredesin?"
Hülya'nın sesini duyan Burak mutfaktan çıktı hemen. Bunu beklemiyordu işte. Villa'ya parti olduğu halde, kuzenleri var diye gelmek istemeyen kadın; Burak ona partinin iptal olup İstanbul'a döndüğünü haber vermediği halde buraya kadar neden gelmişti ki? Partiye katılmaya mı karar vermişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...