5. BÖLÜM

5.3K 579 349
                                    

Duygu elini ne kapıdan çekebildi ne arkasını dönebildi. Kulaklarını dolduran ses, çok değil, daha yirmi, yirmi beş dakika önce çok çaresiz olan adama ait değil miydi? Lastiği patlayan arabanın mükemmel şekilde değiştirdiği sağlam lastiğiyle onun yanından geçtiğini fark etmemişti bile. Bu muhitin adamıydı neticede. Farklı bir yol biliyor olabilirdi, hatta muhit adamlığından fazlası vardı onda. Soymak için girdiği evin sahibinin torunuydu Burak efendi.

Allah kahretsin, şu anda Duygu neden bunları düşünüyordu? Adam nereliyse ve kimse ona neydi? Düşünmesi ve kurtarması gereken bir kıç vardı kendisine ait olan. Çaresiz bir adama acımıştı ve acınacak hale gelmişti. Kendisi yerine de o konuşuyordu neyse ki!

"Arkadaşlarına mı açacaktın kapıyı? Kaç kişisiniz?"

Duygu kendine geldi o anda. Hızla döndü ona doğru. Cihan söz konusuydu. Döndüğü gibi de kendisinden on adım ötede ayakta duran Burak'la göz göze geldi. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Şarjı biten telefon geçen yarım saatten az sürede yeterince şarj olurken Duygu buna olanak sağlayan kişiydi.

Cihan'ı dinlemiş olsa, hiç kimse için durmasa, adama kendisinin kız arkadaşı olduğu yalanını uyduramazdı ne güzel. Şimdi de sırtı kapıya dönük halde dondu kaldı. Polis olmazdı, olmamalıydı. Polis demek Hikmet demekti. Ondan habersiz çıktıkları bu işte polise enselendikleri an, ölüm fermanlarını mühürlemiş olurlardı ki, hapis yatmak Hikmet'in gazabından yeğ olurdu.

"Hayır, ben yalnızım. Hırsızlıktan vazgeçtim, tam çıkıyordum evden."

Hırsız değilim, geçerken uğradım diyemezdi. Bir güzel tarif ettirmişti bir de adama kendi evini. Aferin, ne iyi anlatmıştı ama bravo vallahi. Eliyle koymuş gibi bulmuştu. Sadece Burak Efendi ondan hızlı davranmıştı.

"Kız arkadaşım olduğunu söylerken de inandırıcı değildin, şimdi de değilsin. Senin gibi bir hırsız benim kız arkadaşım olabilirmiş gibi sanki..."

Duygu takılmadı imalara. Onun gibi bir hırsızın erkek arkadaşı vardı zaten. Aklı da ondaydı hatta. Cihan iki dakikada açılması gereken kapının yedi dakikadır açılmadığını fark etmişti mutlaka. Arardı şimdi. O zaman zaten yalnız olmadığını anlardı bu zeka küpü.

"Polisi mi arayacaksın? Lütfen arama, çekip giderim. Unuturuz her şeyi."

"Evimi soymak için girdiğini unutacağımı hiç sanmıyorum."

"Ben lastiğini değiştirdim senin. Bunun hatırına bu sefer görmezden gelsen nasıl olur?"

Duygu saçmaladığının farkındaydı; ama çaresiz bir kadındı o anda. Bu sefer ne demekti ayrıca? Sanki sen bir çık git, ben bir daha gireceğim demenin önden bildirisi gibi geliyordu kulağa. Adamın 'şaka' kelimesinin içindeki harflerden hiçbirini barındırmayan yüz ifadesi, parmağının hafif bir baskısıyla polis ekiplerini kapının önüne yığacağının habercisiydi adeta.

Burak dün öğleden önce gelerek evdekileri hava alanına bırakmıştı dedesi ona yıllık izin muhabbetini açınca. Severdi bu çalışanları. Dedesi ve anneannesi burada yaşarken ailesiyle sık gelirlerdi buraya. Anneannesi dedesine şarkı söylerken Saadet teyze onlara bahçedeki limon ağacının limonlarından yaptığı limonataları getirirdi. İlk evlendikleri andan beri sesinin çok güzel olduğunu söylerdi Ekrem Bey karısı için. Annesi ve babası neredeyse iki yıl olacak kazada ölmeden ve tabii onun öncesinde önce anneannesi sağken onu dinlemeyi çok severdi.

Yıllar geçtikçe yaşlılık ile sesi pürüzlense de ne kadın söylemekten ne adam dinlemekten usanmıştı. Tüketen, yakıp yıkan evliliklere inat gibiydi görücü usülü evlenen bu çiftin sevgisi. Bu sevginin farkında olabilmek için kulaklara değil gözlere sahip olunması yeterliydi. Onlara bakan herkes, eşsiz bir sevginin bir arada tuttuğu insanlar olduklarını şıp diye anlardı.

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin