⭐⭐⭐ Düş Sokağı Sakinleri/ Gayret Et Güzelim⭐⭐⭐
Burak, eline aldığı bir demet maydanozu hızlı hızlı doğrarken ondan da hızlı zihninden geçen düşüncelere aldırış etmemesi imkansızdı. Çalışmaktan aşırı ısınan zihninin, düşünce hızına göre ağır çalışan bedenini terk edeceğini düşündü. Böylesine yavaşlık bu zihne hakaretti belki. Bunun tek bir iyi yanı olabilirdi, o da zaten o düşüncelerle dolu bir zihni bedeninin kaldıramayacak olmasıydı. Gitsin, aklı başına gelene kadar bir daha gelmesindi.
Yoksa ne işim olur benim Cihan'ın yerinde. İki hırsız birbirini bulmuş işte.
"...Burak sana söylüyorum. Duymuyor musun?"
"Ne var Duygu, Burak Burak Burak? Bir susmadın ya!"
"Sormadan nasıl öğreneyim?"
"Çok merak ettim, bu seferki şahane, zihni fikir sorunu? Yemek yapmaya başladığımızdan beri çok yaratıcısın malum."
"Teşekkür ederim. Şimdi sorum şu. Sen o maydanozların suyunu niye çıkardın? Çorbayı süslemek için değil miydi onlar?"
Burak parça pinçik ettiği bitkiye baktı. Zihni kafasından bedenini terk etmek için uçup gitmemiş olacak ki, hıncını yeşilliklerden çıkarmıştı. Aklının suyu çıkmıştı, Duygu gelmiş iki liralık otun lafını ediyordu. Ve haklıydı, ne biçim olmuşlardı. Yemyeşil su olmuştu her yer.
"Gördün mü işte, dikkatimi dağıtıyorsun. Sadece izleyerek öğrensen olmaz mı?"
"Şimdi ben okuldayken hep yazarak çalışırdım teorik derslere; ama yemek yapmak pratik bir ders, bunu da konuşarak öğrenebilirim. Herkesin bir tarzı var sonuçta. Hem sen yaptığın işi ağzınla yapmıyorsun ki, sadece elin çalışırken konuşmanın nesi zor?"
Sadece elimin çalıştığını düşünmen bana haksızlık. Tüm organlarım hareket kabiliyeti kazandı olur olmadık yerde ve zamanda.
"Parmaklarımı kesmemek için konsantre olmaya çalışıyorum ve geldiğimiz duruma bak. Ziyan oldu maydanozlar."
"Bir demet maydanoz suyumuz var artık. Ben de püf noktası var da bana söylemiyorsun sandım. Ne koyacağız şimdi çorbaya?"
"Neyse ki, fazladan var elimizde."
"Hayır yok, hepsini çıkardım ben."
Saf kıvırcık.
Yine de emin olmak için kafasını buzdolabına soktu. Kalmamıştı işte. Burak Duygu'ya dönüp başını yana yatırdı. Yüzüne yayılan gülümsemeyle kadının anlayıp anlamadığını merak ediyordu. İçten içe anlamasını istiyordu. Duygu zeki, çevik, ahlaklı bir genç kadındı. Sonuncudan pek emin değildi; ama takılmadı. Hırsız olmasına neden olan olayı öğrenmesine ramak kalmış olabilirdi. Dişlerini göstererek sırıtmaya başladığında maydanozları, doğradığı bıçakla kadının üstüne yürümeye başladı. Gözleri hep kısık bakıyordu zaten; ama bu kez tehlikeli pırıltılar vardı içinde Duygu'ya göre.
Tehlikeli pırıltılarla bakarken kesecek beni, ruh hastası.
"Saçmalama Duygu, tehlikeli pırıltı mı olur?"
"Efendim, ne dedin?"
Sesli düşündüğünü geç anlayan Duygu, üzerine bıçakla gelen adamdan kaçsa mı ölmez, kımıldamadan dursa mı yaşar onun hesabını yapıyordu. Bir demet maydanoz için cinayet işleyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu düşünmezdi onun. Daha büyük bir şey, mesela bir kilo kırmızı et için falan ölmek daha saygın olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...