Sahte karı koca dedesinde yedikleri akşam yemeği sonrasında Duygu'nun yaptığı çayı da içerek eve doğru yola çıktılar. Burak yemek boyunca sessizliğini korumuştu. Ayrı arabalarda giderlerken Duygu dünden beri adamdaki sessiz değişimin nedenini merak ediyordu. En son merdivende asmış kesmiş, kirk haramiden biri gibi kelle uçurmuş sonra durulmuştu. Dedesinin yanında şarkı söylediği için mi bu kadar kızmıştı? Aynı gerilimi tekrar yaşamak işine gelmezdi.
"Yanlış haber; ama dedem seviyormuş işte müziği. Kornişon Burak, ne olacak."
Hatta hıyar...
Kendi arabasında seyreden Burak ise göz göze geldikleri anı düşünüyordu hala. Tam bir göz göze gelmek bile olmayan bu durum Burak'ın ona göz dikmesiyle sonuçlanmıştı bir süre. Duygu tekrar başını kaldırana kadar tabii. Saçlarından yüzünü bile göremediği kadına bakmak istemek de ne demekti? Bu hisler kesinlikle dedesine iyi davranmasından ileri geliyordu, başka ne olacaktı? Yok artık!
"Saçma. Çok saçma."
Çok saçma olması saçmalamamasını sağlamıyordu. Hülya'nın yerle bir ettiği tüm düşünceler, Duygu yanındayken kendiliğinden olması gereken yerlerine istifleniyordu nizami biçimde. Bir dinginlik geliyordu içine. O çok sinirlendiği anda bile onu öpmek için çırpınmasına neden olacak kadar kanına işliyordu kadın. İki haftada çok fazla maruz kalmışlardı birbirlerine. Bu da bir nevi alışkanlıktı. Zararlı mıydı, biraz daha vakit geçince anlardı.
"Bok anlarsın. Salak mısın sen? Öpmek istemek nasıl bir alışkanlık? Dudak tiryakisi miyim ben?"
Senli benli konuşmak, kendine cevapsız sorular sormak işlevsiz kaldığında ve direksiyonu sıkan parmak boğumlarına yeteri kadar işkence ettiğinde kendinden önce eve gelen Duygu'nun arabasının yanına park etti aracını. Ne ara geçmişti onu? Fark etmemişti bile. Hızlı gitme demiyor muydu sürekli? Laftan anlamıyordu bu kadın.
Duygu eve gelmiş banyoda ellerini yıkayıp aynaya bakmıştı bir süre. Göz makyajını silmek için malzemelerine uzandığında ne zamandır orada duran saç düzleştiricisi dikkatini çekti. Yarınki konsere saçları düz olarak gidebilirdi. Hem daha uzun görünürlerdi. Farklı bir görünüm hevesiyle fişe taktı aleti. Isınmasını beklerken saatin gidecek bir işi olmayan birine göre yeterince geç olmaması sebebiyle laptoptan bir film açtı. Otel gibiydi burası. Misafir için her türlü konfor ve zenginlik düşünülmüştü. Bir de piyano olsaydı...
Tekrar banyoya döndüğünde kolları kopana dek saçlarını düzleştirdi. Ne çok saçı vardı. Neden sık sık bu işi tekrarlamadığını da hatırlamış oldu. Kırk dakikası geçmişti düz saç sahibi olacak diye. Arada bir yerde dış kapının sesini duymuş; ama odasına gelen giden olmayınca o da çıkmamıştı odadan. İşi bitince mutfaktan bir elma aldı ve yatakta izlerken uyuya kalma ihtimaline karşı kucağında bilgisayar salon kanepesine kuruldu. Seçtiği gerilim filminin havasına uygun düşsün diye ortamı loşlaştırdı.
Burak söylenene söylenene eve girdiğinde ortalıkta görünmeyen Duygu'nun yorgun olduğu için yattığını düşündü. Tüm gün dedesiyle diyaliz merkezindeydi ve bu durumdan hiç şikayet etmiyordu. Önerdiği gibi daha uzun süre kalıyorlardı artık. Doktoruyla yeni oluşturdukları sistemde dedesi halinden memnundu şimdilik. Kendini yatağa bıraktıktan sonra geçen bir buçuk saatin ardından yine dili damağı kurumuş halde doğruldu yatakta. Bir sürahi su yetmiyordu artık ona. Tüm gününü analiz ederek geçirdiği bu zaman zarfında sıra Duygu'yla ilgili olana her geldiğinde bardağı doldurup kafasına dikişinde susuzluğu biraz olsun dinmişti. Şimdi o su da bitmişti. Belki uyurum ayağına mutfağa gitmeyi ertelese de balkonda şarkı söylerken Duygu'yla göz göze geldiği ana gidiyordu sürekli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...