Biraz daha oturup dokuz gibi Ekrem dedenin yanından kalktıklarında Duygu anne kedi ve iki yavrusunu kutu içinde arkaya yerleştirdi. Burak ısrarla yirmi defa ellerini yıkamasını buyurunca çıkmaları zaman almıştı.
Yola çıktıklarında hapşurmaktan helak olan Burak, yakaladığı ilk fırsatta bağırmaya başladı Duygu'ya.
"Salak mısın sen?"
Bir yandan bağırıyor, bunun yetmediğine kanaat edince direksiyona vuruyordu. Beklemediği çıkış karşısında yerinden sıçrayan Duygu, başını arkaya çevirmiş mutlu gözlerle kedilere bakarken Burak'ın anlamsız sorusuyla birlikte önüne döndü. Sakin kalmaya çalıştı. Sinirli biriyle tartışmaması gerektiğini, o sakinleştiğinde ağzına sıçmanın keyfinin hiçbir yerde olmadığını okumuştu bir yerlerde.
"Değilim de, niye sordun?"
"Hemşire ne demek?"
"Pek çok tanımı var aslında, meslek erbabı olarak soruyorsan eğer, hemşire, yatan ve ayakta sağlık hizmetleri alan hasta kişilerin çevrelerini iyileşt..."
"Duygu, kes saçmalamayı. Dedemin yanında gerçek bir hemşire var. Sana soru sorsa, şu iğneyi sen yap dese ne bok yiyeceksin acaba?"
Yaparım. Elim de hafif benim. Stajda herkes ben vurayım isterdi.
Burak onu aşağılamakta sınır tanımayan bir insandı. İki günde bunu net olarak anlamış, bundan etkilenmemeyi başarmıştı. Şimdi gücendi Duygu ona. İlk kez. Onu hırsız olarak tanıdığı için okumuş olabileceğini, yurt dışında geriatri alanında yüksek lisans eğitimi maalesef çok pahalı olduğu için gidemediğini, bunun sebebi olarak avantacıya para kaptırmaktan son zamanlarda iyice illallah ettiklerini bilmiyordu. Son son işlerinin batması bu yüzden tüm hayallerini yıkmıştı. Çalışıp Cihan'a gocunmadan bakma isteğini de kapsıyordu hayalleri. Tüm bu hayaller, şu an üstünde olduğu arabanın sağ arka tekerinin altında çiğneniyordu şimdiki zamanda bile.
Başkalarının emeğini bir daha asla çalmayacak, kaldırdıkları son vurgun ile Hikmet'ten, kaçabilecekleri en uzak yere giderek hayatlarını orada devam ettireceklerdi. Gözleri doldu. Kendini Burak'a anlatmaya adamın değip değmediğini tarttı kafasında.
Seni tanımak isteyen insan zaten çaba harcar Duygu bunun için. Yapması, hatta sorması gereken tek bir soru vardı. Gerçekten hemşire misin?
Gerçekten hemşireydi. Bu Haziran'da, yaklaşık bir buçuk ay önce mezun olmuştu. Türkiye'de sıradan bir hastanede gece nöbetli, çok yoğun şartlarda çalışmayı o da çok isterdi; ama Hikmet'li bir Türkiye'de bu imkansızdı. Onlardan beklentilerini hemşire maaşıyla çıkaramazlardı. Bu da, ülkede kaldığı sürece makus kaderi tekerrür edecek, Duygu hep hırsız olacak demekti.
Cihan onu lise üçüncü sınıf yeni başlamışken yedi yıl önce Kasım ayı bulduğunda, güven ortamı kısmen sağlandığı ilk anda bazı bilgiler almıştı ondan. Okula devam etmesini sağlamıştı. Sağlık meslek lisesindeydi ve doktor olmak isterken hemşire olmuştu. Sözel ve sayısal derslerinde hiçbir sorun yaşamadan liseye geçtiğinde, pratik yapmak için seçmişti meslek lisesini. Hafızası zehir gibiydi. Ne gördüğünü, ne duyduğunu unuturdu.
Hikmet gibi adamlıktan nasibini almayı unutmuş bir armudun önünde durmak, ilk bulunduğu yedi yıl ve üniversiteye başladığı dört yıl öncesinde Cihan için oldukça zorken yıl kaybetmeden dört yıl devlet okulu okuması için zor bela anlaşmıştı onlarla. Eğer okursa, evdekilerin ve bilhassa Cihan'ın sağlık durumlarını iyileştirebilecek olması en büyük kozları olmuştu.
Eczacı, diş hekimi de olabilirdi, ama onlar beş yıllıktı. Kaderinde hemşire olmak varsa seve seve kabullenirdi Duygu. Hırsız olmaktansa çöpçü olmayı da seve seve kabullenirdi gerçi. Aklı fazlaydı bunun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...