16. BÖLÜM

5.1K 570 514
                                    

Devasa boyutta iki elmas avizenin aydınlattığı balo ve davet salonunda ikinci dans da bitip yüzük merasimi için ortaya geçtiklerinde, herkes Burak'ın sır gibi sakladığı, az sonra nişanlısı olacak kız arkadaşına bakıyordu. Hoş Burak böyle bir sırrı olduğunu bilmiyordu, ona soran olsa. Neyse ki; ona soran yoktu. Hülya ile ne zaman bittiğini, bu kadını nereden bulduğunu soran gözlerle Duygu'yu süzüyorlar, kuytu köşe bulduklarında da sorularını sesli dile getiriyorlardı kendi içlerinde.

En büyük dayısının kurdelayı kestiği ve birbirine çok yakışan genç çifte ömür boyu mutluluklar dilediği o an, Duygu ve Burak kendilerinden beklenen eylem konusunda bir konuşma yapmadıklarının farkına vardı. Burak'ın bir dans önceki tehdidi Duygu için buhar olmuş uçarken, daha fenası kondu yüreğine.

Öpüşecekler miydi?

Duygu gözlerini kapatıp Cihan'ı hayal ederken gidişatı yönlendirmeyi Burak'a bıraktı. O ise, Duygu'nun hiç konuşulmadığı halde, yine açık vermeden gösterdiği olgun beklentisine karşılıksız bırakmadı. Konuşmadan anlaşmaları şimdiye dek iş görmüştü. Elini beline atıp ufak bir öpücük kondurdu onun kapalı dudaklarına. Varla yok arası, ama temas göz ardı edilemezdi. Duygu daha sıkı yumdu gözlerini.

Ortamı aydınlatan iki dev avize genişliğinde, yüksek tavanlı salon dolusu yüz kişi alkışlamanın hakkını verince çekilebildi. Duygu'nun açılan gözleri, akıtmamak için gözyaşlarını tutmasını da sağlamıştı. Burak onun bu halini anlar anlamaz kaldığı yerden gülümsemeye devam etti. Burak da ona gülerken sahici görünmeye gayret etmediğini biliyordu. Ne zaman gülse içtendi zaten. Sadece Burak etrafındayken eğer alay edilecek bir şey yoksa yukarı kıvrılmıyordu o dudaklar. 

Pist bu kez daha neşeli şarkılara ev sahipliği yaparken kuzenler Duygu'yu ortaya çekti. Aralarına aldıkları genç kızla birlikte coşuyorlardı. Burak eski günlerdeki gibi diye düşündü. Sanki aralarında çıkar ilişkisi hiç olmamış, olmayacakmış gibi... Dedesinin evinde bahsi geçen diğer bekar kuzenler de evlenecekleri kişileri getirmişlerdi. Merve hariç, o Atilla'nın bir işi çıktığını uyduruvermişti ayak üstü.

Gençler, yurt dışı tayfası da dahil ortada döktürürken ebeveynleri aynı oynaklıkta değildi. Kimsenin Duygu hakkında bir şey bildiği yoktu. Kendi evlenecek çocuğu olanlar, yapacakları sahte evlilikleri organize eden dayı ve yengeler, Burak'ın da aynısını yapabileceği ihtimaline tutunmuşlar; fakat Burak ve Duygu'yu yan yana gördüklerinde sahtelik yaftasını ikisine yakıştıramamışlardı. Anlam veremedikleri bir uyum vardı aralarında. Kız gece başladığından beri sürekli etrafa gülücük saçmış, yapmacık olamayacak kadar herkesle ilgilenmişti. Burak, ellerini koyacak tek yer orasıymış gibi görünen kızın belini kendinden uzaklaştırmıyor, en önemlisi de babaları Ekrem Zengin yeni gelinin gözünün içine bakıyordu.

Son bir haftadır babasını, dedesini ziyaret eden her kimse yaşlı adamdan Duygu'yu dinlemişlerdi. Burak'ın nişanlanacağı kızı diğerleri gibi bir hafta içinde tanıştırmaması da gerçekliğinin ispatı gibiydi. Burak'ın iş ve sosyal çevresi ile de arası iyiydi gördükleri kadarıyla Duygu'nun. Önceden hepsiyle tanışmış olduğu belliydi. Menekşe yakın markajına almıştı onu. Vekaleten kayınvalidelik yapıyordu sanki. Niye dayılarıyla da tanıştırmamıştı o halde?

O sırada su molası için roman havasına ara veren Merve'yi annesi bileğinden yakaladı.

"Merve, gel kızım buraya."

"Efendim anne?"

"Sen tanıştın mı Duygu'yla?"

"Evet, tabii anne. Çok tatlı, çok dobra bir kız. Nasıl, çok güzel olmuş değil mi? Cuk diye oturmuş elbise üzerine."

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin