4. BÖLÜM

6.2K 579 283
                                    

Kırk sekiz saat Duygu'nun yirmi üç yıllık ömründe beklemesi en zor saatler olurken elini kolunu nereye koyacağını bilemez halde göz açıp kapayıncaya kadar da geçti. Hızlı ile yavaşın iç içe geçtiği anlamsız ve anlamsız olduğu kadar tartışmasız boktan geçen bir kırk sekiz saatti.

Nasıl geçtiğini biri soracak olsa cevaplayamazdı. Okula gidiyor olsa ertesi günün dersine çalışır, finalleri olsa bilgilerini gözden geçirir, bir işte çalışıyor olsa mesaisini tamamlardı.

Duygu ne mi yaptı? İlk gün Miya'yı okşadı gergince. Onu sevmediğinde başarısız yemek denemeleri vol.21'i çekti mutfakta ve envai çeşitlilikte doldurdu buzdolabını. Evdeki tüm zerzevatla tadından yenilmeyecek, yanında bile yatılmayacak yiyecekler yapınca tekrar alış veriş için dışarı çıkmaya üşendiğinden camlardan başlayarak tüm evi bir güzel kırkladı. O kadar ki, akşamüstü Cihan eve geldiğinde bütün camları ve kapıları açtı evi tavaf ederek.

"Duygu ne yaptın sen? Çamaşır suyu imalatına mı başladın? Havanın azot, oksijen dengesini değiştirmişsin, nefes alınmıyor evde."

Duygu cevap vermeyince kucağında kedisiyle oturduğu kanepeye geçip yanına çöktü. Tüm gününü yarın çıkacakları son iş için ayarlamalar yaparak harcamıştı. Cihan için kırk sekiz saat doksan altı saate eş değer geçmişti. Bir o kadar daha zamanı olsa hayır demezdi.

Kadına baktı. Duygu'nun gergin olduğunu anlaması için profesör olmasına gerek yoktu. Bu gerginliğin sebebi en çok da kendisiydi. Her soygundan sonra daha mülkün bahçesinden ayrılmadan araba içinde sevişen gözü kara genç kadın gitmiş, yerine son demlerini evde kedileriyle geçirmek isteyen yaşlı haminne gelmişti sanki.

"İyi misin küçüğüm?"

Başını salladı. Evet'ti anlamı; ama anca bu kadar hayır olabilirdi.

"Duygu, istemiyorsan..."

"İstiyorum. Vazgeçmedim. İşe çıkınca böyle olmam merak etme. Cihan seni yarı yolda bırakmam. Güven bana."

Cihan'ın buna inancı tamdı. Eğer derdi yarı yolda kalmak olsaydı Hikmet'le iş yapardı. Duygu daha yolda gördüğü çelimsiz kediyi bile gördüğü yolda bırakamıyordu, kaldı ki, onu yarı yolda bıraksın.

Başını onun dizlerine koyarak uzandı kanepede. Huzurdu bu kadın. Minik bir huzur küpüydü. Başını dizinden geriye atıp bir süre minyon yüzüne baktı. Gözlerini sabitlediği noktayı merak etmedi. Duygu da bilmiyordu nereye baktığını, emindi.

Omzundan dökülen saçlarına dokunmaya başladı. Kıvırcık olmaları hoşuna gidiyordu. Karnı açtı; ama yemek düşünmesini istemedi onun. Geçen iki hafta boyunca denediği ve beceremediği her yemekte kendine küfretmesi yeterince macera dolu günler yaşatmıştı ikisine de. Çöpe giden her yemekle küfür sayısında rekora koşmuştu.

Sevişmek ister miydi acaba? Yok. Eve geldiğinde üstüne atlamadığına göre bu gece boş geçecek demekti. Bir duşa girse, Cihan üstündeki ölü toprağını atabilirdi belki. Bu niyetle kalktı bir anda kadının kucağından. Duygu dizlerinden kalkan başla birlikte dünyaya döndü.

"Nereye?"

"Duşa gireceğim."

"Aç mısın? Yemek yaptım."

Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin