Burak Duygu'ya verdiği kozun farkına varmıştı varmasına da sola çarkı çok az farkla kaçırmıştı. Şimdi tek umudu, karşısında bir tek boyun kütürdetmesi eksik kalan Duygu'nun bu kozun çok farkında olmamasıydı. Çok pis saçmalamış, Hülya'nın bodoslama anlattığı kuralları(!) daraltacağı yerde, yerinde saymıştı. Dedesiyle tanışmasını öne çekmek, bir nevi hiç bilmediği başka yöne çarktı ve sıçıp sıvama işlemi de tam olduğuna göre karısını Cihan'ın evinden toplardı artık. Sittin sene Duygu'ya başka yerde kalamazsın diyemezdi, tren kaçmıştı.
Buna küfür mü dayanır? Yarın dedemle nasıl tanışsın bu kız? Başka bir şeyler uyduramadın, aptal Burak. Ne demişti Duygu? Küfürün küfür kuvveti Burak.
"Hadi Burak davetiye mi bekliyorsun? Gerçekten acıktım. Kursta kahve içip kuru pasta yemekten midem bulandı."
"Ha, tüm bunları yediğin halde çok açsın. Ne besliyorsun karnında?"
"Tüm bunlar, kahve ve kuru pasta anlamadın galiba. Yemek mi sanki?"
"Affedersiniz hanımefendi, benim hatam. Tamam ben ısmarlarım sana yemek. Dedemle ilgili bilgi vermem lazım."
Ne bilgisiydi şimdi bu? Kurs bitimine kadar, on gün beklemediğine göre bir sorun mu vardı acaba? Ekrem Zengin'in sağlık durumu ve fiziksel yeterliliği hakkında hiç soru sormadığını fark etti. Onun hakkında sormadıkları başka sormadıklarını getirdi aklına.
"Senin omzun nasıl oldu? Ağrın var mı? Kim değiştirdi pansumanı?"
"İyi omzum. Ben değiştirdim. Atla deve değil ya."
Gel gör ki, nasıl değiştirdin o kocaman ellerle? Mikrop kapsın yaran da gör. Gerçi kendin mikrop olduğun için zavallıcıklar kaçım kaçım kaçar senden.
Arabayı çalıştırdığında yakınlardaki lüks bir restoranın önünde durdu Burak. Dedesinin sahte gelin-damat avıyla ilgili soracağı sorular elinde yoktu. Hazırlıklı olmalıydılar. Dayılarının ve kuzenlerinin isimleri diye başlasa yengelerine gelemeden gece yarısına kadar bitmezdi anlatacakları. Özellikle göz mevzusu önemliydi. Bir gözü Burak'ta diğeri dedesinde olmamalıydı. Bukalemun olmadan bukalemun olacaktı Duygu. Bu ne demekse artık?
"Gerek yoktu yemeğe. Karnım her ne kadar zil çalıyor olsa da beni galeriye kadar bırakıverirken anlatırdın bir şeyler. Evde yerim Cihan'la."
"Bir şeyler olsa anlatırdım da çok şeyler var. Önden buyur."
Valeye anahtarı verdikten sonra boş masaya geçen Duygu'yu takip etti. Ne garsonun yer göstermesini bekliyordu ne sandalyesinin çekilmesini. Bu durumun iyi mi kötü mü olduğuna ilerleyen günlerde karar verecekti. Eylem kahvaltıda onunla ilgili sorular sorarken ailesiz olduğunu öğrenmişti Burak. Kardeşi bile yoktu. Öğrendiklerinin arasına Duygu'nun hoşlandığı birkaç şeyi serpiştirse fena olmazdı. Kısa sürede öğrendiklerini, dedesine gidene kadar konu tekrarı yapacak, yazarak çalışacak vakitleri de yoktu.
"Ne yemek istersin?"
"Cihan'ı aramam gerek benim. Sen seç benim yerime de. Etli bir şeyler olsun. Bakayım şu menüye bir. Ortaya salata söyle, içecek olarak sade maden suyu ve gulaş olsun bana. Sen seçemezsin şimdi."
Dedikten sonra kalktı masadan. Sen seç deyip her şeyi seçen kadını takip etti gözleriyle. Telefonu kulağına götürdüğünde uzaklaşmıştı gözden.
"Cihan, nasılsın?"
"İyiyim küçüğüm sen nasılsın? Saat beşe geliyor. Bitmedi mi kurs?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...