Kapının dışında, sağdaki büyük saksının içinden yedek anahtarı alarak kilide soktu Burak. Dedesinin uyuyor olma ihtimaline karşı zile basmak istemedi. Zira uyku için belli bir rutini yok gibiydi. Amerika'da olduğu sürede konuştuklarında dedesinin aradığı saatler günün herhangi bir saati oluyordu son haftalarda. Önceleri daima arayan Burak, daha arayamadan ne zaman niyet etse sanki hissetmiş gibi telefonu çalıyordu. İçeri girdiği gibi müzik sesi doldurdu kulaklarını. Tanıdıktı melodi. Bir an piyano ile çalınan halini ilk kez nerede işittiğini hatırlamaya çalıştı. Hatırladı, hatta yaşadı. Dejavu dedikleri bu olsa gerekti. Duygu'yu hafife aldığı bilmem kaçıncı seferinde, bir davette mükemmel çaldığı parçanın ta kendisiydi.
"Gaipten sesler duyuyorum artık. Of!" Öyle olması için her türlü bileşene sahipti. Dedesinin bu villasında piyano yoktu. Olsa bile dedesi piyano çalmayı bilmiyordu. Radyodan çıkamayacak kadar tiz ve pürüzsüz olan sesin kaynağına doğru adımlarken elindeki devasa valizi salonun kapısında bıraktı. Az sonra kokusu çıkardı nasılsa. Geniş, yüksek, eski Osmanlı mimarisi tarzında döşenmiş evin tahta oymalı kapısına gelince duydukları hiç oldu. Çöp oldu. Gördüklerini görüyor olamazdı. Gözleri ona perde oyunu oynuyor olmalıydı. Gaipten sesin yanına gaipten görüntüler eklendi. Donduğu yerde ne ileri ne geri gidebildi. Kıpırtısız şekilde siyah ve beyaz tuşlara değen ince, uzun parmakları takip edebiliyordu yalnız göz bebekleriyle. Ne kadar izlediğini o da bilmezken müzik sustu. Duygu yavaşça ayağa kalktı tabureden ve doğum günü hediyesi olan piyanonun üstüne bıraktığı, Burak'ın tabiriyle fıs fıs makinesini aldı. Tam döndüğü sırada yerinden sıçradı. Burak için hareket ziliydi irkilmesi. Yanına koşturdu hemen.
"İyi misin? Özür dilerim korkutmak istemedim. Duygu? Sen?"
"Ne işin var burada? Neden geldin?" Senin için demesini beklemek son zamanlarda fazla fantastik film izlediğinin göstergesi mi sayılırdı? Sorusunun garipliğini sorduktan sonra kavradı; ama sormuştu bir kere. Burası dedesinin eviydi. Ona haber vererek gelecek hali yoktu. Sana ne diye azarlamadan yırtarsa şanslı sayardı kendini.
Burak, hala Duygu'yu kanlı canlı görmesinin şokunda, onu kapısını açtığı ikinci villada bulmayı beklemiyordu ki, bu sorunun cevabı için hazır beklettiği cümleler olsun kafasında. O, önce kimseden yerini öğrenemediği bir tanesini, âşık olduğu kadını yana yakıla arayacaktı, uzun aramalar sonucu bulacak, bulduğunda dizlerine kapanacak, affedilmek için yalvaracaktı. Belki ondan sonra ne için geldiği konusu gündeme gelebilirdi.
"Sınır dışı ettiler beni. Ben giderken bana söylediklerinde haklıymışsın. Kalbin benimleymiş. Pasaportsuz binmiş uçağa. Yedi ay saklanabildim." Duygu baktı bir süre elinde tansiyon aletiyle. Dedesinin tansiyonunu beş dakika içinde ölçmeliydi, öncesinde kendisininkine mi baksaydı acaba? Bir yere oturma ihtiyacı hissetti; ama zayıflığını gösteremezdi Burak'a. Onu beklemiyordu aslında. Hayatına yedi aydır onsuz devam etmede ilk günler kadar zorlanmıyordu. İstanbul'a döndüğünden beri geçen iki haftada dedesiyle ilgilenmek oyalıyordu onu.
"Hiçbir zaman bir kerede anlamadın beni zaten." Genç adam gülmeye başladı. Onsuz geçirdiği o yedi ayda halası, babaannesi, dedesi ve diğer kuzenleriyle oraya adapte olmaya çalışmıştı. Dedesinin güvenlik şirketinin başında halasının oğlu vardı ve kendisi de işletmeciliğini yapmaya başlamıştı. Hâkim olduğu iletişim yöntemleri sayesinde sattığı lüks araba yerine lüks güvenlik sistemiydi bir süreliğine.
Duygu kesinlikle haklıydı sözlerinde. Onda göründüğünden hep fazlası vardı ve yedi aydır ne çok şey eksikti hayatında. Neye elini atsa, ne yana dönse, yediği yemekte, içtiği suda bile Duygu'yu arıyordu. Bu yüzden uçaktan iner inmez önce Tuzla'daki villaya geçip aramakta çok geç kaldığı hediyeyi bulmuştu. Duygu'yu yerinden sıçratıp sürprizini bozduğu, dolabın önüne çöküp dakikalarca ağlamıştı. Annesinin tasarımı olan yüzüğü, Menekşe ablasının seçtiği kolyeyi, ona hazırladığı hediyeden sonra bıraktığını tahmin etmek zor olmadı. O gece yapayalnız bırakıp gitmişti onu kalabalık bir evde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
Ficción GeneralSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...