Yanındaki adamın canı çok sık sıkılmazdı; ama bir sıkıldı mı yıllık stok gibi, sıkıntısı bitene kadar akla karayı seçerdi Duygu. Cihan'ın canı sıkkınken onunla konuşmaya çalışmak zorken iletişimin herhangi bir türlüsü ise, işkence çekmekle eş anlamlıydı. Hayır yani, Duygu da anlamıyordu, kerpetenle ağzından laf almaya çalışan da kendisiydi, işkence çeken de. Konuya girmeye çalıştı tekrar.
"Müştemilat hiç mi ayrılmıyor yerinden?"
"Evleri villanın bahçesinde. Onlara özel, onlara ait. Sahibinin uzaktan akrabaları ve güvendiği birileri."
Duygu Cihan'ın canının sadece buna bu kadar sıkılacağını düşünmüyordu. Kaç yıldır yanındaydı onun. Sevgili olmadan çok önceleri gözlemleme fırsatı bulmuştu onu. Hem arkadaş, abi olarak hem sevgili, aşık olarak hem de iş yaptığı iş arkadaşı, sırdaş olarak çözümlediğini sanırdı.
"Canını sıkan başka bir şey olmadığına emin misin? Kapıyı çalıp yüzlerine bayıltıcı sıkmak mı zor geliyor sana?"
Duygu iyi hoştu, ama böyle analizler yaptığında çıplak hissediyordu Cihan kendini onun karşısında. Çıplaklık, onunlayken yatak dışında çok tercih ettiği bir durum değildi. Bir erkeğin, hele işinin ehli hırsız bir adamın kendine saklamak istediği sırları olabilirdi.
"O zaman yüzlerimizi görmüş olurlar Duygu."
"Sen görünme. Bir makyaj yaparım, hem de bu kızıl, kısa peruk var. Beni bununla ilk kez gördüğünde sen bile tanıyamamıştın. Gördükleri kısa, düz, kızıl saçlı, aşırı makyajlı, frapan bir kadın oluverir."
Nasıl da hevesliydi. Müştemilat kolay işti. Asıl zorluk Hikmet'ten gizlemekti. Küçük çapta cüzdan çarpmaları, saat, altın yüzük, kolye işi değildi artık yapılan. Boş evlere girmenin riski de cezası da fazlaydı. Tuzla'daki villa, yıllar önce avantacının da aklında olan bir yerdi ve denemeyi gözü kesmemişti. Cihan, on yıl kadar önce yirmi üç yaşlarında bir gece eve döndüğünde o zamanlar ortağı ve aynı zamanda kardeşi olan Halil ile konuşmalarını dinlemişti.
"Atılmasaydın çözebilirdin. Çok erken dürdüler defterini."
"Ne yapsaydım abi? Bu nasıl sistem dememe kalmadan sepetlediler palas pandıras. Çok güvenilir adamlar. Villa sahibi öl dese ölürler. Zor bela kabul ettirmiştim kendimi zaten."
Tabii o zamanlar içinde yaşayan birileri olan villayı soymak daha büyük cesaret gerektiriyordu ki, bahçıvan olarak işe giren Halil bile villanın güvenlik sistemini bir türlü çözememişti. Ha, çözseydi de Hikmet armutunda o cesaret olacak mıydı, kafalarda soru işaretiydi. Cihan için önemi yoktu gerçi onun cesaretli olup olmamasının. Her türlü alarmın anne kızlık soyadına kadar bilen Halil, bu türüne hiç rastlamadığını küfür kıyamet ederek anlatmıştı abisine.
Cihan daha o zamandan beri bıkmıştı Hikmet'ten, ama öğreneceği pek çok şey varken, hele ki Tuzla'daki villayı aklının bir köşesine yazmışken tüm bıkkınlıklarını rafa kaldırmıştı. İkisi arasında abisinden daha armut olan Halil'den sistemin Amerika'daki bir kuruluş tarafından yapıldığını, çok karmaşık bir mekanizması olduğunu öğrenmişti.
Hem o zaman Duygu katılmamıştı aralarına henüz. Tek başına altından kalkamazdı. Şimdi Duygu da varken, villa Hikmet'in özel ilgi alanından çıkmışken Cihan deneyebilirdi. Tek sorun Duygu'nun bu hevesine ihtiyacı olup minnet duymasına rağmen riskleri göz ardı etmesinin söz konusu olamayacağıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
Fiction généraleSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...