Duygu, sinirle çıktığı otoparktan sonra ayağını gazdan yavaşça çekti. Altındaki arabanın hakkını hız sınırlarını geçerek veremezdi. Sakinleşerek keyfini çıkarmaya karar verdi. Diğer Porsche özel yapımdı, sahibini bekliyordu; ama Duygu biliyordu ki, bu da ondan aşağı kalır modelde bir araba değildi ve yazıcıdan çıktısını alarak fotoğraflarına bakmak dışında yan yana gelmesi mümkün değildi.
Ama...
Gelmişti. Kaderin ona oynadığı türlü türlü oyunlardan bir tanesi daha şu sıralar oynanırken zenginliğin içinde yaşayacağı esareti düşünmemeye çalıştı. Her şeyde serbestlik olması, Duygu için yeterli değildi. Ona göre içine düştüğü durum, tanımadığı birinin himayesi altına girmekti ki, evlilik olmadan bile Burak Özcanlar zor biriydi.
"İyi ki, en başından konuştuk şartları. İçim rahat. Ekrem dedem sen olmasan var ya, çoktan ayağımın altında paspas yapmıştım senin torununu."
Tam bir dinginlik için müzik sistemini açtı ve altında kayan yolların keyfini çıkardı evine giden kadar. Burak ise keyiften dört köşe olmaktan açık ara farkla öndeydi. Sinirden çoktan o dört köşeleri küplere çevirip üzerine binmişti. Arabayı duvara çarpmayı falan mı düşünüyordu? Atladı hemen kendi arabasına. Hızına bakılacak olursa yetişemeyeceği açıktı. Bir delilik yapmayacağını umarak kendi evine sürdü. Yolda Eylem'i aradı.
"Burki, bugün için çok teşekkürler. Kahvaltı harikaydı."
"Lafını etmeye değmez. Duygu'yla nasıl geçti?"
"Konuşmadınız mı? Ben de sen arayana kadar saçma sapan oyalanıyordum."
Al işte. Bir dokun bin ah işit saati geldi. Onun yanında anlatamadı demek ki.
"Hayırdır inşallah. Zorlandın mı onunla?"
Eylem hayatındaki en kolay alış verişi belki de Duygu'yla yapmıştı. Kendisine bile böyle kolay bulamıyordu bir araya getirmek istediği parçaları. Göğüsleri fazla büyüktü, beli inceydi ve belinden yontulan parçalar genetik bilimine küfretmedikçe rahata ermediği şekilde halaları gibi kalçalarında toplanmıştı bok varmış gibi. Duygu ise, idealdi her şeyiyle.
"Deli misin? Daha güzel geçemezdi. Dene diye verdiğim her şeyi itiraz etmeden denedi, ne denediyse uydu üstüne. Avuçlarını dolduracak kadar meme, kasıklarına yaslamak için tutacak kadar kalça, elini atmak için oyulmuş bel... Yok böyle bir afet. Ne uzun ne kısa, fit vücut, sıkı ve kalkık popo..."
"Kızım ne anlatıyorsun sen? Alış veriş yerine gelin hamamına mı gittiniz? Zorladı mı seni diyorum, Duygu'yu anlatırken ağzının suyu buraya kadar damladı, ıyyyk."
"Zorlamadı işte, anla. Senin de işin zor gerçi be Burki."
Zor tabii. Aldı arabayı gitti, hareket çekerek. Ölürse sorarım ona.
"Zor olmaz mı hiç benim işim de, hangi işim zor bir de sen söyle."
"Valla yerinde olsam benden bile kıskanırdım, doğru yoldasın yani. Şahsen ben kıskanmaya başladım. En yakın arkadaşı ben olayım ne olur? Çok matrak kız. Karnıma ağrılar girdi gülerken ve biliyor musun, göbeği açık bir model denedi of, Allah vakit ayırmış yaratmış ya, o belindeki gamzeler nasıl da tam yerinde, bu akşam ilk iş o aldığımızı denesin de gör, boş geçmez sizin geceler, regl olmasın diye dua edersin."
Belinde gamze ne be? İnternet'ten görsellerine bakayım. Boş geçmez derken... Düşündüğüm şey mi?
"Eylemko sen beni çok yanlış anladın; ama ben anladım, sorun çıkmadığına sevindim. Duygu biraz, nasıl desem.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimi Geri Verir misin? (RAFLARDA ❤)
General FictionSoymak için girdiği evde Duygu'yu beklemediği bir sürpriz karşıladı. Elinde gösterdiği telefonda yazılı numara 155 olan ev sahibinin başparmağı arama tuşunda, ateş eden gözleri kadındaydı. Yapması gereken seçim basitti. Ya yıllar boyu sürecek hapish...