Yine dayanamayıp bölüm atmış olsam da oy sınırlarını geçelim olur mu?
🌪🌸
20. Sarhoş Peri
Uyandığımda her şey benim için çok karışıktı. Birisi sanki beynimi çıkarmış, kıyma makinesinden geçirmiş ve sonra tekrar kafatasımın içine boşaltmış gibiydi. Tek gözümü açıp baktığımda sabah olduğunu ve Kaan'ın odasında olduğumu fark ettim. Beynimi kıymaya çevirdikleri falan yoktu, dün gece sarhoş olmuştum.
Allah'ım, lütfen ama lütfen çok rezil olmamış olayım.
Neden yapmıştım ki? Ne zaman Bonnie'nin sözünü dinlesem başıma kötü olaylar geliyordu zaten.
Doğrulup, telefonuma baktım. Sekiz mi? Saat sekiz miydi gerçekten? Akşam körkütük sarhoş olmuşken bu kadar erken uyanmayı nasıl başarmıştım? Annemin gece attığı iyi eğlenceler mesajını görmezden gelip kendimi tekrar yatağa bıraktım. İğrenç hissediyordum. Bir daha asla ama asla sarhoş olmayacaktım.
Dün geceyi hatırlamaya çalıştım. O kızılın getirdiği bardağı sonuna kadar içmiştim. Sonra tuvalete gitmiştim sanırım. Yoksa öncesinde biraz daha mı içmiştim? Ah, hayır... Kustuğumu hatırlıyordum ama nereye kustuğumu hiçbir şekilde hatırlayamıyordum. Sanırım şu anda kimseye görünmeden kaçıp bir daha karşılarına çıkmamak en doğru tercih olurdu.
Yataktan çıkıp yorganı düzelttikten sonra benim için bırakılmış kıyafetleri, havluları ve yeni bir diş fırçasını fark ettim. Üstünde Kaan'ın aşırı kötü yazısıyla yazılmış bir not vardı.
Duş iyi gelecek.
Altında en az onunki kadar kötü yazılmış bir cümle daha vardı.
Sakın kimseye görünmeden kaçayım deme!!!!
Notu okuyunca güldüm. Alttaki notu kesin Murat yazmıştı.
Havluları ve kıyafetleri alıp duşa girdim. Yıkanmak kendimi daha az iğrenç hissettirmişti. Dişlerimi de fırçalayıp saçımı kuruttuktan sonra banyodan çıktım. Midemde ne var ne yoksa çıkardığımdan olsa gerek karnım açlıkla guruldamaya başlamıştı.
Aşağı kata inip mutfağa girdim. Dolapları karıştırırken bir dolap dolusu abur cubur buldum. Türkiye'de bulunmayan markalar bile vardı. Deniz görse bayram ederdi muhtemelen. İki kek ve buzdolabından soğuk kahve alıp hep birlikte patates soyduğumuz masaya oturdum. O günün hatırası beni gülümsetirken içeri Savaş girdi.
"Oo, günaydın sarhoş peri. Kendi kendine güldüğüne göre hâlâ sarhoşsun sanırım."
Sesinden uyku mahmurluğu akıyordu. Gözleri şişmişti. Saçları her daim düz olduğundan, gözlük taksa ve hiç konuşmasa kimse yeni uyandığını anlamazdı. Savaşın tipi hiç dağılmıyordu, çocuk resmen kutsanmıştı.
"Günaydın. Dün beni gördün mü?"
Dolaptan aldığı suyu kafasına diktikten sonra bana bakıp güldü. "Hepimiz gördük."
"Saçmalamadım inşallah." Benim sesimden de elimde olmayarak mahcupluk akıyordu.
O sırada mutfağa giren Demir yanıtladı beni. "Yok ya ne saçmalaması? Kaplumbağalar neden uçamıyor onlara haksızlık bu diye ağladın durdun." Az önce keşfettiğim abur cubur dolabını kurcalarken de aynı alaycılıkla ekledi: "Gökkuşaklarından, unicornlardan, pamuk şekerlerden ve bilimum tatlı şeylerden bahsettin bir de."
Aradıklarını bulduğunda masaya gelip yanıma oturdu.
"Şu an ciddi değilsin," dedim. Daha çok soru soruyordum aslında. Ciddi miydi ya? Ben ayık kafayla bile böyle şeyler düşünmezdim ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLHAM PERİSİ | KITAP OLUYOR
Chick-LitAçelya, Casper lakabının hakkını verecek kadar silik bir kızdı. Ta ki dünyaca ünlü rock grubu Argo'nun solisti ile yolları kesişinceye dek... Narin yapraklarını önemsemeden fırtınaya âşık olan bir çiçeğin hikâyesi... "Köklerim topraktan vazgeçmiş, y...