11. Grubun Yeni Üyesi

81 15 0
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌸

İREM

Savaş yol boyunca Kaan’ın eskisi gibi olmadığından, Murat ve Demir’in heyecanından, ne kadar güzel bir akşam geçirdiğinden bahsetmişti ama onu dinleyememiştim. Sadece gülümsemiş, ara ara yakaladıklarım sayesinde de birkaç soru sorup dinliyor gibi yapmıştım.

Eve girdiğimizde hâlâ bir şeyler anlatmaktaydı. Yeniden birlikte oldukları için çok mutluydu. Yaptıklarını anlatırkenki çocuksu heyecanına ve gözlerindeki o ışıltıya gölge düşürmek istemiyordum ama bu konuşmayı yapmak zorundaydım.

“Savaş,” diyerek böldüm konuşmasını.

Koridorda odamıza doğru giderken durup bana döndü. “Efendim bebeğim?” Bir terslik olduğunu hemen anladı. “Sorun ne?” dedi yeniden bana doğru yürürken.

Odayı işaret ettim. “Oturalım mı biraz? Sana söylemem gereken bir şey var.”

Direkt olarak odaya geçip lambaderin sarı ışığını açtı.

Aynı koltukta birbirimize dönerek oturduk. Endişeyle söyleyeceğim şeyi bekledi. Konuya nasıl gireceğimi düşünerek ayaklarımızın altındaki şehrin ışıklarına baktım. Evlerin pencerelerinde yanan beyaz ışıklara, sokak lambalarının sarı ışıklarına, araba farlarının hareketli kırmızı ışıklarına… Evin içindeki sessizliği dinledim aynı anda.

Yol boyunca bunu düşünmüştüm ama nasıl yapacağıma karar verememiştim. Bu bir müjde değildi, ama kötü haber de değildi aynı zamanda. Sadece… Bir belirsizlikti.

“Beni korkutuyorsun hayatım.”

Savaş’ın ses tonundaki korku beni konuyu uzatmadan, direkt olarak söylemeye yönlendirdi. “Savaş, ben hamileyim.”

Oysa hiç böyle hayal etmemiştim. Hepsinden öte yanlışlıkla hamile kalacağımı hayal etmemiştim zaten. Zamanı geldiğinde, bebek istediğimiz bir zamanda hamile kalmak isterdim. Savaş’a baba olacağını bu şekilde değil, bir sürpriz olarak söylemek isterdim. Oysa hiç planlamadığımız, hiç hazır olmadığımız bir anda oluvermişti.

Savaş birkaç saniye tepkisiz kaldı. Korkarım şoka girmişti. “Ne?” dedi ama sorar gibi değil de ne diyeceğini bilememiş gibiydi. Algılamaya çalışır gibi kaşları çatılmış, gözleri kısılmıştı. “Ne? Nasıl? Sen…” Sürekli teklemiş, bir türlü devam edememişti cümlesine. Gözyaşlarım sessizce döküldüler peş peşe. “Ama biz…” dedi, yine devam edemedi. Ben anlamıştım ne demek istediğini.

Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. “Evet, korunuyorduk. Nasıl oldu bilmiyorum. İnan çok şaşkınım.”

Savaş önce şaşkınca gülümsedi, sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı. Ellerini yüzüne kapattı ve hüngür hüngür ağladı. “Baba oluyorum,” diyordu bir yandan da. “Baba oluyorum.”

Sevinci ve söylediği şey öyle bir saplandı ki yüreğime, ben de onunla birlikte ağladım içli içli; ama onunla aynı sebepten değildi.

Fark ettiğinde anlamaya çalışarak yüzüme baktı, yaşlı gözlerle. Mutsuzluğumu hemen fark etti. Zaten Savaş’ın benim mutsuzluğumu fark etmesi için yüzümü görmesine bile gerek yoktu.

“Sevgilim…” Gözlerimin arasında gidip geldi bakışları. Yaşlar hâlâ dökülmekteydi gözlerinden. “Sen… üzgünsün…”

“Savaş,” derken sesim fısıltı halinde çıkmıştı. “Bunu planlamamıştık…”
Bir anda durdu. Dondu sanki. Birkaç saniye yine hiçbir şey söylemeden, gözlerini bile kırpmadan baktı bana. Tek hareket, gözünden düşen gözyaşı olmuştu.

İLHAM PERİSİ | KITAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin