24. Kraliçelerin Savaşı

33.1K 2.8K 966
                                    

Oy vermeyi unutmayınn🌸

🧚🏻‍♀️

24. Kraliçelerin Savaşı

Cumartesi gününe çok mutlu başlayıp tüm günü gülümseyerek geçirsem de günün bitmesine yakın her şey değişmişti. Akşam on bir buçuk sıralarında elimde tuttuğum telefonun ekranında gördüğüm şeyle donup kalmıştım. Ezgi, Kaan'la fotoğraf atmıştı. Kaan'ın saçları siyah değil kırmızı olduğuna göre yeni çekilmiş bir fotoğraftı. Ezgi fotoğrafın altına 'anlık' yazmıştı. Şimdi, şu an çekilmiş bir fotoğraftı.

Fotoğraf tam çekilirken birisi komik bir şey söylemiş ve Ezgi ile Kaan söylenen şeye kahkaha atıyorlarken çekilmiş gibiydi. Bana daha sonra görüşelim yazmış, yoğunluğundan dolayı vakit ayıramamıştı ama Ezgi ile görüşecek vakti vardı. Ayrıca halinden son derece memnundu.

Haklıydım... Benimle işi bitmişti. Spot ışıklarının altına gerçek hak eden geçmişti yine. Kaideyi bozabilecek bir istisna olduğum hayallerine kapılmıştım ama gerçek hayat kuralları işlemişti işte. Bir kez daha anlamıştım ki kaideyi bozabilecek bir istisna olmasını geçtim, istisna diye bir şey bile yoktu. İnsanlar, spot ışıklarının altındakiler ve diğerleri olarak ikiye ayrılırdı ve hiçbir istisna bunu değiştiremezdi. Herkes eninde sonunda ait olduğu yere dönerdi.

Telefonu yatağımın üstüne attım. Uzun bir süre içim boşalırcasına, içimden bir zehri atarcasına ağladıktan sonra yataktan kalkıp odanın içinde volta atmaya başladım. İçim içime sığmıyordu, odaya sığamıyordum. Yatağın yanından her geçişimde gözlerim telefonun açık ekranındaki fotoğrafa takılıyordu. İkisi birlikte merceğe değil, bana bakarak gülüyorlardı sanki. Benimle alay ediyorlardı.

Ben bunu hak edecek bir şey yapmamıştım. Ezgi de onu, orada olmayı, onun yanında olmayı hak edecek bir şey yapmamıştı. İçimde hırsın körüklediği bir öfke ateşi yanardı bir zamanlar. Onu söndürmek için çok uğraşmıştım ama tam da şimdi, uzun zaman sonra ilk kez yeniden ateşlendiğini hissediyordum. Telefonu elime alıp Kaan'a yazdım.

'Seninle Ezgi hakkında konuşmak istediğim bir şey var.'

Yatağıma oturup yazdığımı görmesini beklerken ayağımı istem dışı sallamaya başlamıştım. İşte, içimde yanan o ateşten sonra eski bir alışkanlığım daha geri dönmüştü. Ezgi ve Kaan içimde bir deprem yaratmış, benliğimde çatlaklar oluşturmuştu ve şimdi o eski alışkanlıklar o çatlaklardan sızıp gelmeyi başarmışlardı.

Mesajımı gördüğünde kalp atışlarım kalbim neredeyse yerinden çıkacakmış gibi daha da hızlandı.

Kaan: Şu an müsait değilim, sonra konuşalım olur mu?

Yazdığını okuduğumda un ufak olan kalbim, içimde yanan ateşin üzerine dökülüp onu söndürdü. Cılız bir duman yükseldi son olarak. Kendime benzettim onu. Birkaç saniye sonra o da yok oldu.

Telefonu kenara bırakıp elimi kalbimin üzerine koydum. Kalbimde bir boşluk, içimde bir avuç külle kalakalmıştım. Bana verdiği şeyi yazdığı birkaç kelimeyle geri almıştı. Sadece birkaç kelimeyle kendimi tekrar tamamen değersiz hissetmiştim. Şimdi yine sadece Açelya'ydım işte. Peri masalı bitmişti ve herkes ait olduğu yere dönmüştü. Ezgi oradaydı ve ben onları uzaktan izliyordum.

Telefonumu kapattım çünkü açık bırakırsam her şeye rağmen tekrar yazmasını bekleyecek kadar aptaldım. Kaan, hayallerimden gerçek dünyanın kollarına sert bir şekilde düşmemi sağlamış olsa da bir yanımın aklı hâlâ havalardaydı işte. Kaan'dan önce yalnızca karanlık tarafım ve ben olduğumuzu sanırdım. Kaan'dan sonra birini daha fark ettim: Aptal Juliet... Uzay boşluğunda savrulan aptal Juliet... Bir daha ona izin vermeyecektim. Karanlığı kilitlediğim gibi onu da kilitleyecektim. Telefonumu kapatıp, Aptal Juliet'in umuda dair yollarını kesmekle başladım işe. Daha fazla beklenti istemiyordum. Daha fazla aptallık istemiyordum. Geriye yalnızca ben kalacaktım. Kalbi kırık ama mantıklı Açelya.

İLHAM PERİSİ | KITAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin