~32.Bölüm~

3.1K 165 46
                                    


~ZEHRA~

Zehra: Bu yaptığın çok acımasızca!

Ömer'e  tüm hayel kırıklığım ile bakıyordum. Gözlerimin dolup taşımasına rağmen, gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. Beni kırdığını anlasın diye! Surat ifadesi çok tuhaftı. Sanki, şuanki halime acıyor gibiydi. Bana acımasını istemiyorum. Heleki bu son yaptığından sonra asla!
Her dediğine, o canımı yakan sözlerine rağmen katlanmıştım. Ama duygularımla oynamasına  katlanamazdım.  Surat ifadesi ciddileşirken. Yan bir gülüşle konuştu.

Ömer:Senin yaptığın kadar acımasız olamaz!

Dalga geçiyordu benimle. Yüzündeki  o yan gülüşle  tamamen çileden çıkmıştım. Bu kadarıda fazlaydı.

Zehra: Ne yaptım ben sana! Ne kötülük yaptım söylesene!

Diye bağırmıştım. Onu ordan çıkarmam, ona  kötülük gibi geliyordu. Zaten onu merak edip, ordan çıkarmam baştan salaklıktı. Orda bırakmalıydım. Ama işte ondaki o kötü vicdan bende yoktu. Cevap vermemesine daha çok sinirlenmiştim. Artık susmayacaktım.

Zehra:Sırf benim yüzümden, o dört duvar arasına girdin diye, seni ordan çıkarmak için yaptım. Senin bana o söylediğin can yakıcı  sözlerine rağmen vazgeçmedim. Evet... Lanet olsun ki senin sözünü çiğnedim. Ama ben seni asla yok saymadım. Bana kızacağını bile bile seni ordan çıkarmak için çabaladım ve başardım.

Diyip bir nefes almıştım. Konuşurken zorlanıyordum. Gözyaşlarım gözümün önünü bulanıklaştırırken onun surat ifadesini görmem zorlaşıyordu. Ama eminim ki umurunda değildi dediklerim. Yine de susmayacaktım!

Zehra: Bana teşekkür etmen gerekirken. Sen... Canımı yakmayı tercih ettin. Bende salak gibi iki gündür uyumayıp o telefonun başında seni bekledim. Belki arasın veya mesaj atarsın diye! Saat başı, her saniye seni aradım. Burda!..

Diyip işaret parmağım ile yatağı göstermiştim.

Zehra :Bu yatakta sabahlara kadar Leyla'nın dizlerinde ağladım.  Ben seni merak ederken. Sen bana... "Kağıt üzerinde karımsın" diyip, gittin! Ardına dahi bakmadın! Söylesene kimin ki daha acımasız?

Diyip Ömer'e bir adım yakınlaştım. Yüzünü net görebiliyordum. Pişmandı. Suratından gördüğüm ve anladığım kadarıyla pişmandı. Burnumu çekip gözlerini gözlerime sabitledim. Onun gibi olmasada canını yakıcak sözlerimi söyledim.

Zehra:  O işitmek zorunda kaldığım, mide bulandırıcı sözlere deymezmişsin!

Diyip ağzımdan çıkan bir hıçkırıkla banyoya koştum ve kapıyı kapattım. Elimi ağzıma tutup hıçkıra hıçkıra ağladım. Onun gibi yapıpta canını yakamamıştım. Yine canı yanan ben olmuştum. Zaten evlendiğimden beri yüzüm iki kez gülmüştü. Elimi ağzımdan çekip derin bir nefes aldım. Onun için ağlamaya deymezdi.

~DEMİR ~
Ömer'in içerden çıkmasıyla herkes rahat bir nefes almıştı. Ayşe yengem abisine üzülüp  kendini odaya kapatmıştı. Tabi onun haline abim, babam ve annemde üzülmüştü. Abim ne onu mutlu etmeye, güldürmeye çalışsada, yengemin yüzünde milim oynamamıştı. Ama artık Ömer'in, yani eniştemin çıkmasıyla herkes rahatlamıştı. En çokta Zehra rahatlamıştı. Zehra'nın Ömer'i sevdiğini düşünüyordum. Onun için ağlaması, kendini suçlamasının yolu onu sevmesiydi. Ömer'den süphem yoktu. O zaten seviyordu. Zehra'yı bana "Huzurum" diye adlandırdıktan sonra sevdiğinden süphe duyamazdım. Umarım kardeşimi  üzmez ve mutlu olurlardı.

Avluda öyle telefonuma bakıyordum. Daha doğrusu  Leyla'nın instagram hesabına bakıyordum. O sildiğim fotoğraflardan sonra sadece Zehra ile olan fotoğrafını paylaşmıştı. Altınada "Kardeşim" yazıp, kalp koymuştu.  Bu yaptığı yüzümü güldürmüştü. Leyla çok iyi bir insandı. Çok merhametli ve bir o kadar da  güzeldi. Bunca zamana kadar Zehra'nın yanından ayrılmamıştı. Ona hep destek çıkmış, sarıp sarmalamıştı. Zaten herkes Leyla'yı kardeşi gibi görüyordu. Tabi ben hariç. Yani herkes gibi görmekten bir  yana  içimde daha çok hoşlantı  vardı. Kendimi hep ona çekilirken buluyordum. Hep yanımda olsun istiyorum.  Bu hoşlantı mı (?) sevmek mi(?) bilmiyorum fakat  bana  çok iyi hissediyordu.  Omzumda el hissetmemle  gözlerimi telefondan ayırdım.  Elin sahibi Sabahdı.

ADINI SEN KOY (TÖRE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin