"Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz." -Edip Cansever / Tragedyalar
Keyifli Okumalar Dilerim
Alaz beni Gizem'in bedeninden uzaklaştırırken ona doğru dönerek kazağını avuçlarım arasına alıp yüzümü onun göğsüne gömmüştüm. Acımızı paylaşıyor olduğumuzu bildiğimden çekinmeden ağlamaya devam etmiş ve saçlarımı okşayan elinden bedenime akan merhameti hissettikçe de hıçkırıklarımı tutmamıştım.
"Üzgünüm güzelim," dediğinde konuşamayacak kadar bitkin olduğum için kolları arasında kafamı sallayarak, alnımı kedi gibi göğsüne sürtmüştüm. Herkes benim kadar ya da Erdenay kadar şanslı olamaya biliyordu, Gizem'in ona destek olacak kimsesi yoktu ve abileri tarafından istismara uğradığında bunu babasına söyleyememişti. Gizem bizi bulmuştu ama abileri de bizi bulmuştu, o bizim kadar şanslı değildi.
"Hep böyle mi olmak zorunda? Neden olaylara istediğimiz şekilde yön veremiyoruz?" dediğimde Alaz iç çekerek beni saran kollarını biraz daha sıkılaştırdı.
"Çünkü..." dedi yılların yorgunluğu sesine yansırken,"...hayat olduğu gibidir, olması gerektiği gibi değil."
Başımı yavaşça kaldırıp, toprak kahvesine çalan gözlerine baktım, ağlamamak için ne kadar direndiğini görebiliyordum. Acılarını teker teker nasıl sindirdiğini görebiliyordum ve bu kendine verdiği cezalardan birisiydi, tam olarak neden kendinden bu kadar nefret ettiğini bilmiyordum, bana yaptıkları için miydi? Her seferinde güçlü durmak zorundaymış gibi, her seferinde birilerini korumak zorundaymış gibi, her zaman kötü adam o olmak zorundaymış gibi davranmaktan yorulmuştu ama hala kendisine izin vermiyordu ne ağlamak için ne de yelkenlerini suya indirip, gardını düşürmek için. Alaz'a hep çok kızıyordum bana yaptıkları için, başkalarına yaptıklarını görmeden, kendine yaptıklarını görmeden bu kadar öfke dolduğu için yine de bana ihtiyacı vardı benimde ona.
"Yorulmadın mı artık?" dediğimde ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı yine de sorum karşısında gülümsedi,
"Yorulmadım güzelim." diyerek yalan söylediğinde gözlerinden başka kelimeler geçtiğini gördüm. O istemediği sürece onu hiçbir şey için zorlamayacaktım, elbette ki onunda omuzları yorulacaktı ve biliyordum o zaman bana gelecekti. Arkamı dönerek kafamı Alaz'ı düşünerek daha fazla dağıtamayacağımı fark ettim ve yüzleşmek için parkede kalan kan birikintisine baktım. Bir anne ve bebeğinden kalan son şeye...
Bu benim için bir yenilgi olmayacaktı, işime geri dönecektim ve kazandığım parayla ne yapacağımı bilecektim. Bundan sonra kadınları, çocukları koruyacaktım, ihtiyacı olan herkesi, Alaz gibi koruyacaktım. Alaz elimi tutarak beni çekiştirirken evden hızlıca çıkmıştık, yalın ayak, pijamalı ve evin kapısını dahi kapatmadan...Alaz önüme çöküp beni sırtına aldıktan sonra toprak yolda arabaya yürüdü, kendi ayaklarını benim için feda etmesi beni güldürmüştü, az önce ağlayan ben değilmişim gibi, az önce bir cinayete tanık olmamışım gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTA ADAM [BİTTİ]
Fiction générale"Neden buradasınız ?"dedim tekrar ve sakin sakin elimi çantamın içerisine doğru hareketlendirdim. "Birisini öldürmek için gelmiştim." dediğinde sertçe yutkundum, elim hemen çantamın içerisinde durdu ve donup kaldım. Gözleri ağır ağır gözlerimden düş...