Günler art arda geçiyordu. Dağhanlı konağında Ömer Ağanın göz bebeği biricik kızkardeşi Avzem'in düğün hazırlıkları vardı. Asker yolu beklemişti Avzem. Allah biliyor ya bu sevdadan çok çekmişti o da. Mardin'li değildi sevdiği. Bir köy düğününde karşılaşıp tanışmış sonra da gizlice görüşmeye başlamışlardı İhsan'la.
Çok iyi bir çocuktu İhsan Avzem ilk görüşte vurulmuştu ona. Ama zordu koskoca Mardin'in Ağası Ömer Ağanın kardeşini almak. Hele de buralı değilse. Diyarbakırlıydı İhsan üniversiteyi okumuş babasının yemek fabrikalarında işe başlamıştı hemen. Durumları iyi olan herkesin bildiği saygı duyduğu bir ailesi vardı. Ama Ömer Ağayı bir kere görmesi korkutmuştu genç adamı. Yine de Avzem'e olan sevdası ağır basmış korkunun ecele faydası yok diyerek dikilmişti Ömer Ağanın karşısına. Önce kendini tanıtmış sonra da gizli saklı iş çevirmek istemediğini söyleyerek Avzem'e talip olmuştu.
Ömer Ağa önce esip gürlemiş dövmekten beter etmişti genç adamı. Ama zamanla gördü ki kardeşi gözlerinin önünde eriyip bitiyor genç adamsa sevdasının arkasında durmaktan geri durmuyordu. Cesaretini takdir edip buyur etti ailesiyle İhsan'ı konağa. İki genç kalpleri yerlerinden fırlayarak nişanlandılar. Sonra da İhsan hemen askere gitti.
Asker dönüşü hemen evlilik kararı verilmişti. Ama günler öyle kolay geçmedi iki genç için. Birinin aklında sevdası vardı diğerinin aklında sevdiğine askerde bir şey olur korkusu. Zaman zor da olsa geçti ama. Şimdi Dağhanlı konağında öyle tatlı bir telaş vardı ki pır pır oldu Avzem'in yüreği. Kırmızı bindallısı üzerinde akşamki kına için hazırlanıyordu.
--------------------------
Avzem heyecan içinde akşamki kınayı beklerken Dilan da Çiftçilerin konağına gelmiş kınaya bizde gidelim diye şakımakla meşguldu.
"Ne olur gitsek be. Kızım Mardin Mardin olalı böyle kına, düğün görmeyecek diyorum sana. Ağa düğünü kolay mı. Bizde gidip görsek nolur sanki."
"Kızım bir sus ya geldiğinden beri. Git işte bukadar meraklıysan."
"Ya sensiz ne yapayım orda annemler masadan bile kaldırmaz. Sen olunca biraz daha rahat ediyorum."
"Off ya deli mi ne düğünlerde rahat edemiyorum ben. Okadar kalabalık içinde kendimi huzursuz hissediyorum. Geriliyorum ya." " Hemm..."
"Hem ne?" diye sordu Dilan. Zaten normalde hiç susmayan Zeynep'in kalabalıkta dut yemiş bülbüle döndüğünü de kendini sıkmaktan helak ettiğini iyi biliyordu. Oyüzden ne söyleyeceğini merak etti.
"Bilmiyorum." dedi Zeynep. "Bizimkiler çok tuhaf davranıyor" diye devam etti. "Sende biliyorsun Hamit ağabey gelmiş bize her ne dediyse ogünden beri Mirhan ağabeyim okula götürüp getiriyor beni. İyice sıkmaya başladılar, izin verirler mi bilmem."
"Kızım daha iyi ya işte. Bizle geleceğini söyleriz az biraz duygu sömürüsü yap bunaldım daraldım diye zaten hiçbir yere gitmiyorsun. En son hangi düğüne gittin?"
"Bilmem Asiye halamınkine sanırım."
"Yuh Zeynep bebektin ozaman."
Kahkalarla güldü Zeynep Dilan'a. "Yok be ne bebeği 7 yaşlarındaydım heralde."
Dilan da gülüyordu artık.
"Bak bu düğün kaçmaz gel gidelim işte. Hiç mi merak etmiyorsun gelinin nasıl olacağını bindallısını, gelinliğini, damadı."
"Damadın nesini merak ediyim be delinin dediğine bak."
Arkadaşını umursamadan devam etti Dilan. "Buralı değilmiş, düşünsene evlenip gidecek. Bambaşka hiç bilmediği bir yere."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
RomanceSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...