Ömer Ağa'nın hükmünden sonra derin bir sessizlik çöktü avluya. Fırtına öncesi sessizlik derler ya hani aynen öyle oldu. Ömer Ağa bile söylediklerini ağzından çıkmadan evvel düşünmemişti. Kelimeler ağzından çıktığı vakit anlamıştı ne dediğini.
Yıllar evvele gitti biran. Önce onu dere kenarında gördüğü vakte. Sonra da Avzem'in düğününde kendi konağında kendi avlusunda mavi elbisesiyle ona korkuyla bakarkenki ana.
Öyle güzeldi ki. Su gibiydi. Dupduru bakan yeşil gözleri, dudaklarının kıvrımı, asiliğini belli eden dik burnu. Kusursuzdu. Öyle farklı bakıyordu ki ürpermişti o bakışlardan Ömer Ağa. Karşısındakinin küçük bir kız çocuğu olduğunu bilmese etkileniverecekti kimbilir. Hemen toparlamıştı kendini kaşlarını çatarak aşağıya inmişti. Geçen üç yıl içinde de bir daha hiç görmemişti o küçük kızı. Okumasını istiyordu Ömer Ağa. Hayatın kadınlar için zor olduğunu biliyordu hele de doğuda. Eskisi kadar olmasa da zorluklar yinede vardı. Ağa olmasının verdiği kudretle de Ömer Ağa elinden gelenin fazlasını yapmak istiyordu topraklarında. Lakin onun da gücünün sınırları vardı. Bu gece anlamıştı bunu.
Zeynep'i kendine mühürlerken ne düşündüğünü bilmiyordu kelimeler bir anda dökülmüştü dudaklarından. Sonrasını düşünmemişti. Amcaoğulları evliliğe rıza vermediğinden Bekiranlılardan birinin kan dökülmemesi için Zeynep'le evlenmesi lazımdı. Gençlerin Paşalardan çekineceği de amcaoğullarının güzelliği Mardin'e yayılan kıza hayır demesinden belliydi. Ömer Ağa ne yaptığını bilerek kızı ben aldım demişti demesine de Berzan'ın delireceğini de o küçük kızın bu evliliğe rıza göstermeyeceğini de biliyordu.
Ömer Ağa bu düşüncelerden sıyrılmaya çalışarak bütün ağaları ve aşireti gönderdi. Kapının korumalarını arttırarak Hamit'i yanına çağırdı. Zeynep bu gece Dağhanlı Konağına getirtilecekti.
Bu kararı almasının da yarın hemen nikahın kıyılmasını istemesinin de nedeni Berzan'dı. O genç adamın rahat durmayacağını ateş saçan gözlerinden anlamıştı Ömer Ağa.
--------------------
Ömer Ağanın düşündüğü gibi de oldu. Ne olur ne olmaz diye Berzan adamlarını Çiftçilerin evinin yakınına göndermişti toplantıdan önce. Berdel lafını duyduğunda çıldırdığı için avludan çıkarmışlardı onu. Oda hemen adamlarını aramıştı. Ömer Ağanın adamları Çiftçilere ulaşamadan Zeynep'i almalıydı.
"Eve girin kızı alın. Sakın kılına bile zarar gelmeyecek. Hepinizi gebertirim. Dağ evi yolunda buluşalım" deyip fırlamıştı konaktan.
Adamlar da anında korunaksız eve girdiler. Zehra kadın ve ağlamaktan helak olan Zeynep ailesi geldi sanıp fırlamışlardı dışarı lakin gelen adamları tanıyamadıklarından ikisi de şaşırmıştı.
Derken adamlardan biri Zeynep'in kolundan tuttu. "Gidiyoruz zorluk çıkarma" dedi.
Zehra kadın, "Bırakınnn, kimsinizz , yardım edinn!!" diye feryatlara başladı. Adamlara gücü yetemedi zavvalı kadının.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
RomansaSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...