Zeynep hala kocasına kızgındı. Kendini affettirmek için okadar uğraşıp sevdiği yemeği yapmıştı ama o utanmaz kocası onunla dalga geçmişti. "Kaba, utanmaz adam ne olacak sana iyilik yapanda kabahat." diye söylene söylene odasını topluyordu. Üzerine beyaz diz kapağının altında biten pileli bir etek üstüne yine beyaz bir bluz giyip aşağıya inmişti. Kahvaltı sofrası çoktan kurulmuş herkes yerini bile almıştı. Kocasının bugün önemli bir işi olduğundan sabah epey erken gitmişti.
"Günaydın yenge." diyerek Mina'nın seslenmesiyle Zeynep masaya yöneldi.
"Günaydın canım." Dapirle Benaz kadına mahcupça bakarakarak onlara da "Günaydın" deyip sofraya oturdu. Kahvaltı sessizlik içinde yapıldı. Zeynep'in moralinin bozuk olduğunu ilk fark eden Benaz kadın oldu.
"Gelin kahvaltıdan sonra kahve yap da yukardaki avluya getir, biraz konuşalım."
Zeynep çekinirek, "Tamam anne." diyebildi.
Sofranın toplanmasına yardım ettikten sonra iki kahve yaparak yukarı getirdi. Benaz kadın yer minderlerinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Kahveleri sehpaya yerleştirip Benaz kadının yanına oturdu. Benaz kadın içtenlikle sordu.
"Nasılsın gelin, oğlumla aran nasıl?"
Zeynep geçen günkü olaydan dolayı kendini hala mahcup hissediyordu, Benaz kadının kocasıyla arasının nasıl olduğunu sormasıyla da ister istemez utandı. Başını eğerek konuştu.
"İyiyim anne, Ağam da bana iyi davranıyor."
"Ömer'im iyidir. Bu konağa ilk geldiğinde sana söyledim gelin bakmasını bilirsen yüreğini açar sana."
Zeynep bir şey söyleyemeden kayınvalidesini dinliyordu.
"Bak gelin erkekler duygularını belli edemezler, Ağa olmanın da getirdiği yükümlülükler iyice sertleştirir onları. Yüreklerini açtıklarında zayıf düşeceklerini sanarlar. Ömer'im de öyle, yaşın küçük sana kıyamıyor besbelli oyüzden uzak durma kızım kocandan. Sen yakın olursan o da olur."
Zeynep açık konuşmasa da Benaz kadının imalarını da ne söylemek istediğini de anlıyor iyice utanıp sessizleşiyordu.
"Merak etme anne Ağamla iyiyiz." diyebildi sakince.
Benaz kadın başını salladı. Zeynep de anne dediği bu kadına kendini gittikçe yakın hissediyordu. Oyüzden istediği şeyi söyleyiverdi.
"Anne, ben biraz sıkılıyorum evde Dilan'ı çağırabilir miyim? Düğünden beri de görmedim."
Benaz kadın gülümsedi. "Çağır tabi kızım burası senin de evin izin alma böyle şeyler için haberimiz olsun yeter."
Zeynep'in gülüşü yüzünde büyüdü. "Ozaman müsaade edersen hemen arayayım." deyip hızla ayağa kalkarak merdivenlere yöneldi.
Benaz kadın gülerek, "Tamam git bakalım." dedi.
Zeynep Dilan'ı aramak için salona geçip ev telefonunu alacağı esnada telefon çaldı. Refleksle hemen uzanıp açtı.
"Efendim."
Ömer Ağanın sert sesi duyuldu. "Çalışanlar nerede sen neden açtın telefonu?"
"Şey Ağam kimse yoktu burada ben açtım."
Ömer Ağa bir şeyler homurdandıktan sonra tekrar sesi duyuldu. "Telefonun başında mı bekliyordun."
"Dilan'ı arayacaktım Ağam, annemden izin aldım buraya çağıracaktım."
"Eve birini davet etmek için kimseden izin almana gerek yok. Sen o konağın hanımısın, alışmaya başla artık."
"Tamam Ağam. Sen neden aramıştın bir isteğin mi var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
RomansaSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...