Herkese yeniden Merhabaa:)
Özlemişim yazmayı, sizleri, yorumlarınızı. Yazmak gerçekten zaman ve sabır istiyor.
O yüzden sizden bir isteğim var finale adım adım yaklaşırken yorumlarınızı esirgemeyin.
Hepinizi seviyorumm, iyi okumalar...
Havanın sıcak olduğu günlerde Zeynep çalışma odasına bakan arka avluda oturmayı seviyordu. Ahmet'in düğününün üstünden tam bir hafta geçmişti. O günden beri de evde her gün bir olay yaşanıyordu.
Zeynep daha önceden kendini Dağhanlı Konağı'nın prensesi gibi hissederken şimdi konakta nefes bile alamıyordu.
Öncelikle babaanneleri bağ evinde çok rahatsızlanmış doktor yalnız kalmasın, bakıma muhtaç deyince Benaz kadın konakta kalması için Ömer'e rica etmişti. Zeynep annesinin hayatını mahveden o kadınla aynı çatı altında asla kalmak istemediğini söylemişti ama Benaz kadın da yaşlı kadının başka evde kalmasının doğru olmayacağını söylemişti.
Doktorun söylediğine göre yaşlı kadın son zamanlarını yaşıyordu. Zeynep'in asla istemediğini bilse de Ömer Ağa da annesiyle aynı fikirdeydi. Babaanneleri Dağhanlı konağına gelin gelmişti. Ömrü boyunca orada yaşamıştı, çocukları, torunları o konakta dünyaya gelmişti. Ölecekse de bu Dağhanlı konağında olmalıydı.
Zeynep çok kızgın, öfkeli de olsa yaşlı kadına acıdığından daha fazla ses etmemişti.
Öte yandan bu geçip giden yedi günün yedisinde de Burcu'yla Ahmet kavga etmişti. Evliliklerinde bir tuhaflık olduğunu konaktaki herkes biliyordu ama ne olduğunu hala anlayan olmamıştı.
Ömer Ağa da onların özeli kimse karışmasın diyor evdekilere de kavgaları, tartışmaları dinlemek kalıyordu.
Zeynep böyle bir karmaşa ortasında ilk kez kalıyordu ve nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu.
Bu düşünceler içinde oturduğu yerde uyuyakaldı. Belirli bir süre sonra akşam şirketten geç gelen Ömer Ağa konağa girdi.
Karısı kendisini karşılamaya gelmeyince de adımlarını hemen hızlandırıp arka avluya çıktı.
Yanılmamıştı Zeynep hanım yine sözünü dinlememiş havanın görünüşüne aldanıp ayazını unutmuştu.
Oturduğu sedirde küçük ağzı yarı açık, kollarını kendine sarmış uyuyordu. Ömer Ağa içinden, "Şimdi o küçük ağzını nasıl öperdim ben senin." Diyerek karsına yaklaştı.
Kucağına yavaşça aldığı gibi odasına ilerlemeye başladı. O sırada Zeynep küçük mırıltılar çıkararak hafifçe yeşil gözlerini aralayıp kocasına baktı.
"Ömer, geldin mi?"
Ömer Ağa başını yavaşça sallayıp,
"Odada görürsün sen." Dedi yalnızca.
Kapıyı zorlukla açıp küçük karısını yatağın üzerine bıraktı.
Sonra da ellerini beline koyup,
"Ben sana akşamları çok soğuk oluyor avluda uyumak yok demedim mi?"
Zeynep omuzlarındaki şalı uykulu gözlerle çekiştirip dudaklarını büktü.
"Bu avluda sesler duyulmuyor kafamı dinliyorum." Dedi.
Sonra da kocasının yüzüne bakıp kocaman esnedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
Roman d'amourSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...