Sabah olduğunda Ömer Ağa'nın işe gitmesiyle Zeynep'in içini bir sıkıntı kapladı. Babaanne dün gece konaktan ayrılıp bağ evine gitmişti. Ne sıkıntısı vardı Zeynep'le bir türlü anlayamıyordu. Diğer taraftan ise aklı hep Dilan'daydı. Sabah kahvaltıda Benaz kadın demişti Dilan'ın bugün düğünü olacağını.
Zeynep kocasıyla bir an göz göze gelmiş sonra hemen çevirmişti başını. Dilan Zeynep'ten daha güleç daha neşeli bir yapıya sahipti. Ama Zeynep kadar güçlü değildi daha duygusal daha hassastı. Berzan'ın ona kötü davranma ihtimali Zeynep'in canını yakıyordu.
Dilan'ı aramak istiyordu ama Ömer Ağa muhtemelen izin vermezdi. Ondan habersiz bir iş yapmak da istemiyordu iyice düşünüp odasına çıktı sonra da kocasını aramaya karar verdi.
İkinci çalışta kocası telefona cevap verdi.
"Güzelim."
"Şey Ağam rahatsız ettim seni ama bir şey söyleyecektim."
"Uygunum şuan söyle yavrum bir şey mi oldu?"
"Yok bir şey olmadı da ben Dilan'ı merak ediyordum arasam?"
Telefonun diğer tarafında bir sessizlik oldu önce sonra da Ömer Ağanın sert sesi geldi.
"Olmaz."
"Ama Ağam..."
"Olmaz dedim Zeynep müsaadem yok."
Zeynep kocasının sözünü kesmesine de sert sesine de çok kırılmıştı elinde olmadan öfkeyle konuşup telefonu kapattı.
"Peki Ağam nasıl emredersen." Dolan gözlerini saklamaya çalıştı. Muhtemelen kocası da onun sesini yükseltmesine ve kinayeli konuşmasına kızacaktı ama şuan Zeynep'in umurunda değildi.
Umurunda olan en önemli şey Dilan'dı. Telefonu yatağın üzerine bırakarak odasındaki camın önüne gitti derin bir iç çekerek kendi kendine söylendi.
"Nasılsın Dilan, ne haldesin?"
-------------------
Aynı dakikalarda Dilan'ın ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş hiçbir şey hissedemez hale gelmişti. Paşalar Konağında sabahla birlikte yer yerinden oynamıştı çünkü. Berzan'ın dedesi kızından haberi almış gece yarısı düşmüştü yola. Konağa vardığında da artık çok geçti. Berzan Dilan'a dini nikahı kıymış kızı karısı da yapmıştı. Lerzan hanım ağa babasını görünce ellerini dizlerine vurarak bağıra çağıra anlatmıştı her şeyi.
Osman Paşalar oğlunun istediğinin olmasından yanaydı ama bir taraftan Lerzan hanım bir taraftan Botan aşiretinin ağası Maksut Ağa işleri çok zorlaştırıyordu. Sese gürültüye Berzan ne olduğunu anlamış Dilan'a odadan çıkmamasını söyleyerek aşağıya inmişti.
Berzan'ın aşağıya inmesiyle olay daha da büyüdü. En büyük sebepse Lerzan hanımın kışkırtmaları olmuştu.
"O paçavrayı gelin diye konağa alacakmış. Botan aşiretiyiz biz sadece Paşaların değil Botan aşiretinin tek veliahtı benim oğlum o kız mı Berzan'ımın layığı."
"Sus artık kadın oğlun onu istedi aldı olan oldu kız namusumuz oldu daha neyin itirazını yapıyorsun?" diye hışımla konuştu Osman Paşalar.
"Neyin itirazı mı Mardin'in tüm bakire kızları feda olsun oğluma resmi nikah kıyılmayacak okadar."
"Sus artık be kadın rahat ver biraz."
"Kıyılmayacak diyorum okadar severek değil ya hırsından aldı o kızı oğlum hevesini, hırsını iyice alsın kapının önüne koyacak zaten o süprüntüyü. O kızı evime hizmetçi bile etmezdim ben ya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
RomanceSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...