Arkadaşlar bu bir geçiş bölümü olduğu için kısa olabilir. İnternette teknik bir sorun yaşadığımdan dolayı sizi bekletmemek adına yayınlıyorum. Sonraki bölüm bu gece ya da en geç yarın gelecek internetteki sorunun düzelmesine bağlı ama inanın beklediğinize değecek. Ben soluksuz yazdım inşallah sizde beğenirsiniz.
Ömer Ağa ile Zeynep'i görmek isteyenler 55. bölüme bakabilir fotoğrafları eklendi:)
Dilan'la Berzan içinse sizi 59. bölüme beklerim.
Vee lütfen fotoğraflara yorumlarınızı yazın düşüncelerinizi sahiden merak ediyorum.
Dağhanlı Konağında zaman biraz zor geçse de yine de çok güzel ilerliyordu. Ömer Ağa kısa süre içinde Zeynep'in huysuzluklarına, kıskançlık krizlerine ve iştahının deli gibi artmasına alışmıştı.
Küçük karısı çok yediği için bazen endişelense de doktor annenin kilosunu zayıf bulduğundan bunda da şimdilik bir sorun görünmüyordu.
Cadısının canı yüzme çektiğinden birkaç gün çiftlikte kalmışlardı. Yemek yemek dışında Zeynep'le Mina'yı havuzdan çıkarmak mümkün olmayınca Ömer Ağa işleri bahane edip birkaç günün sonunda onları eve geri getirmişti.
Zeynep öyle dik başlı, öyle inatçı oluyordu ki giderek Ömer Ağa kara kara düşünmeye başlamıştı. Bacak kadar boyuyla koskoca adamı parmağında oynatıyordu neredeyse.
"Ömmmer neredesin ya, Ömmerr?"
"Heehh" dedi içinden Ömer Ağa. "Geldi başımın tatlı belası."
Tam Ömer Ağa çalışma odasından çıkacakken Zeynep içeriye girdi. Kapıda karşılaşmış oldular.
Zeynep kocasını görünce hemen gözlerini kıstı.
"Buradasın da madem ne demeye cevap vermiyorsun. Sabahtan beri sesleniyorum."
Ömer Ağa Zeynep'i hemen kollarına alıp yanağından öptü.
"İşlere dalmışım güzelim duymadım. Ne oldu söyle bakalım daha bir aylık hamile bile değilsin ama maşallah canının çekmediği bir şey kalmadı, bu sefer ne aşerdin?"
Genç kız kocasının kollarından çıkıp kötü kötü bakmaya başladı sonra da dudaklarını büzüp,
"Aşk olsun Ömer ya benim elimde mi sanki psikolojide buna algıda seçicilik diyorlar. Beynim kendiliğinden şartlanmış hamileliği öğrendiğimden beri bütün belirtileri göstermeye başladım."
Ömer Ağa başını sallayıp gözlerini kısarak baktı karısına.
"İyiki psikolojiyi seçmişsin yoksa nasıl aydınlatacaktın beni." Dedi imayla.
Zeynep kollarını göğsünde bağlayıp başını kocasından diğer tarafa çevirince de Ömer Ağa gülerek tekrar kollarına aldı nazlı karısını.
"Tamam tamam söyle bakalım ne çekti canın bu sefer?"
Zeynep omuzlarını silkip tekrar başını çevirdi.
Ömer Ağa bu kez daha sıkı sardı karısını kollarında. Zeynep bu kez itiraz etmedi.
"Canım bir şey çekmedi. Mirhan'la konuştum abim yine rahatsızlanmış, doktora gitmişler. Bu kez gitmek istiyorum önemli bir şey değil diyorlar bana ama kendi gözlerimle görmek istiyorum."
Ömer Ağa düşünceyle karısına bakıp kaşlarını çattı.
"Bu hafta dördüncü oldu bu." Diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)
RomanceSu gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye...