Bölüm 46

55.8K 2.1K 237
                                    

Zaman öyle hızlı ilerliyordu ki insan bazen geçip giden zamanın farkına bile varamıyordu. Zeynep için de böyle ilerlemişti zaman. Okula başlamış koskoca bir hafta geçmişti ama ne okulun heyecanını ne de sevincini yaşayabilmişti. Oysa her şey çok güzel başlamıştı onun için. Hevesle kocasına okulun ilk gününü anlatmış, eve geldiklerinde Mina'yla sohbet etmiş, ışıltısıyla Benaz kadının bile kalbini yumuşatmıştı. Ne olduysa akşam ailesinin evine yemeğe gittiklerinde yaşanmıştı.

Zeynep şimdi odasında, yatağının üstünde uzanmış o akşamı düşünüyordu yeniden. Aslında orada da güzel başlamıştı her şey. Kocasıyla birlikte hazırlanmış en güzel elbisesini giyinmiş ailesinin evine gideceği için sevinçle yola koyulmuştu. 

Ferzan abisine, Mirhan abisine sımsıkı sarılmış, ağlamasına engel olamamıştı. Hatta o kadar çok ağlamıştı ki kocası kulağına eğilip , "Eğer bu kadar üzüleceksen bir daha getirmem seni" deyince ancak susabilmişti. Çok özlemişti ailesini, babasının yanından bütün akşam boyunca bir an bile ayrılmamıştı. Dicle'nin karnı belirginleşmişti, hala inanamıyordu abisinin yakın zamanda bir çocuğu olacak kendi de hala olacaktı. Bütün akşam boyunca içinde tarifi mümkün olmayan bir mutlulukla, huzurla oturmuştu. 

Kocası bu hayatta en değer verdiği iki abisiyle sohbet ediyor o da babasının dizinin dibinde oturup onları izliyordu. Tuhaftı Ömer Ağa'yı kendi doğup büyüdüğü evde ailesiyle otururken görmek. Gülümseyerek bakıyordu kocasına Ömer Ağa da karısının sanki kendisine baktığını anlıyor ara ara o da Zeynep'e bakarak gülümsüyordu.

Bir ara Dicle'yle de yalnız kalma fırsatları oldu. İki genç kadın evlilikten, Zeynep'in okulundan, Dicle'nin hamileliğinden söz edip durdular ama ne olduysa bundan sonra yaşandı. Zeynep'in babası Ahmet ağa ilaçlarını içmek için odasına gittiğinde. 

Zeynep evlenmeden önce babasının ilaçlarıyla hep kendisi ilgilenirdi. Saatlerini kaçırmaz tam vaktinde hangisini içmesi gerekiyorsa babasının yanı başında beliriverirdi. Babası Dicle'yle yanlarından kalkınca o da babasının peşinden gitti. Zeynep bu evden ayrılalı çok zaman geçmemişti ama yine de çok özlemişti o günleri.

Babasının hemen peşinden odaya girmiş o akşam defalarca yaptığı gibi sımsıkı sarılmıştı babasına. Babası da gözleri dolu dolu gülümseyerek sarmıştı kızını. Ahmet Bey çok düşkündü Zeynep'e bunu yalnızca abileri değil Ömer Ağa da çok iyi anlamıştı. Bütün akşam boyunca yaşlı adamın gözleri dolu defalarca Zeynep'in kulağına eğilip, "Kızım iyisin değil mi?" diye sormasından bile belli oluyordu.

Zeynep iyiydi. Abileri de babası da kızlarının ışıl ışıl bakan gözlerinden, mutluluk saçan gülüşünden anlamışlardı bunu. Çok şükür içleri de ancak rahat etmişti. Hele de Ferzan abisinin, çünkü belli etmese de bu hayatta Ferzan'ın da en değerlisiydi kız kardeşi. Bu evliliğe sebep olduğundan beri kendi kendini yemiş, kardeşini düşünmediği tek bir günü olmamıştı çok kilo vermişti Ferzan. Zeynep biraz da bunun için çok ağlamıştı onu görür görmez. Çünkü Zeynep de şunu çok iyi biliyordu ki Ferzan abisi onun hayattaki ikinci babasıydı. Ömer Ağa'yla evlendikten sonraki akşam yemeğe geldiklerinde abisinin ona söylediklerini bir an bile olsun unutmamıştı genç kız.

İçini çekti babasından ayrılırken, "İlaçlarını ben vereceğim baba." dedi sakince.

Ahmet ağa da gülümseyerek onayladı kızını camın önündeki sandalyeye oturdu.

Zeynep babasının ilaçlarını verdi önce suyunu da uzattı. Babası ilaçları içerken Zeynep'in gözü bir an konsolun üzerindeki annesinin fotoğrafına kaydı. Yaklaşıp fotoğrafı eline aldı, hiç tanıyamadığı bilmediği annesine uzun uzun baktı her zamanki gibi. Sahiden de Zeynep çok benziyordu annesine. Zeynep buruk bir tebessüm edip fotoğrafı yerine koyacakken bir şey hatırladı. 

MARDİN'İN GÜNEŞİ (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin