*Bölüm 15* Doğu

41 14 8
                                    

  Daniel, Arkdiff harabelerinin ne kadar dokunulmamış, vahşi hissettirdiğini görmeye başlamıştı. Ortasından nehrin geçtiği ormanda yürüme yolu yoktu. Nehrin üzeri bile iki kıyıdan birbirine uzanan ağaç dalları ile kapanıyor, gün ışığına rağmen gölgelik bir ortam oluşturuyordu. Nehir sayesinde kendine gidecek kolay yolu bulan rüzgarsa gemilerin yelkenlerini dolduruyor, küreklere daha az artanın geçerek hareket etmelerini mümkün kılıyordu. Daniel, on beş gündür uslu duruşunun ödülü olarak güverteye çıkmasına izin verilmişti. Tabi bu konuda kendisine yardım eden Solema da şu anda karşısında bir fıçının üstünde oturuyordu. İfadesiz suratı, yarıya kadar kapanmış göz kapaklarını tamamlıyordu. Parmakları ile sessizce bir şeyler sayıyor, ardından derince aldığını nefesini akciğerlerini boşaltana kadar uzun uzun veriyordu. Boşta kalan ayaklarını sallayarak topukları ile fıçıya vuruyordu. Sakin günün bir an önce bitmesi için dua ediyordu. Daniel'in boynuna bağlı olan ipi olabildiğince gevşek tutuyordu. Ama bazen, ipi kendine doğru çekiyordu. Daniel, Solema'nın bunu isteyerek mi yaptığından emin olamıyordu ama ikna edici olması için uyum sağlamak zorundaydı. Daniel göğsündeki yaranın üzerine sağ elini yerleştirdi. Kendisini iğne gibi delen kılıcın bıraktığı iz, tekrar tekrar sarılmasına rağmen hala canını yakmaya devam ediyordu. " Biraz yavaş iyileşir. Zehir vücudundan tam atılmamış olmalı. " dedi Pheiada, Daniel'in yanında otururken. Genç artanın saçları denizle aheste bir şekilde sallanıyordu. Arta kadının uzuvları bazen kendi aklı varmış gibi hareket etse de Daniel sakin günlerde sadece bağlanmış saçlara benzetmekten alı koyamıyordu kendini. Daniel göz ucuyla Rakhada'ya, günler önce kendisiyle konuşmaya çalışmış olan arta'ya baktı. Rakhada, geminin kenarına bağlı olan kayığın bağlı olduğundan emin oluyordu. Tekrar tekrar düğüm atıp beğenmediği düğümü çözüyordu. Ama kayık zaten başka bir düğümle iyice bağlanmıştı. Daniel ve Pheiada'yı dinliyor olmalıydı. Kendinin fark edilmediğini zannediyordu.

 " Ejderha hakkında halkın ne düşünüyor ? " dedi Daniel. Pheiada tek kaşını kaldırarak büyücüye baktı. " Mozriath ? " R harfini bastırarak söylemişti. Arta dilinden kaynaklı bir şey olduğunu düşündü Daniel. " Evet. Mozriath hakkında insanların neler biliyor ? " dedi. Pheiada sakin bir ses tonu ile " Bazıları ona tapar. Tanrısal güçleri sayesinde var olduğumuza, yaptığı her şeyi iyiliğimiz için yaptığına inanırlar. Bazıları ise ondan nefret eder. Harabeler, benim evim, daha çok güç ve kudret isteyen hırslı canlılar ile dolu bir yer. Sonuçta o ejderha Arkdiff'in en güçlü canlısı. Onu öldürebilmek demek en güçlünün de üzerinde olmak demektir. " dedi. Daniel'in sıcak nefesi hafifçe esen rüzgara karışıyordu. " İblisin yapabildikleri hakkında bir şeyler duydun mu hiç ? " Pheiada Daniel'in konuyu çekmeye çalıştığı yeri anlamıştı. Başını sağa sola salladıktan sonra " Hayır. Yoksa bildiğin bir şey mi var ? " dedi. Daniel konuşmaya başlarken korku ile karışık olan heyecanını kontrol etmeye çalışıyordu. " iblis bizim keşif etmediğimiz yüzlerce manayı, büyü çeşidini, biliyor olmalı. Eğer tahminlerim doğru ise mağaralar iblisin gücünün kaynağını saklıyor. " Daniel, teknik olarak yalan söylemiyordu. Ama hedefi sinsi bir şekilde işlediği için garip hissediyordu. Exintis politikası dürüstlük üzerine kuruluydu. Her ne kadar tamamen uygulanmasa da Daniel her zaman hedefini açıkça belirtmeyi öğrenmişti. " Gerçekten sandıkların saklı olduğu mağaraları açabilir misin ? " dedi Pheiada, Göz ucuyla Rakhada'ya bakarak. Erkek arta bir an duraksadı. Yüzünün etrafındaki pullar sıkılaştı. Ardından düğümleri sıkmaya devam etti. Daniel'ın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. " Burada eski bir büyüden bahsediyoruz. Öylece kendi kendine açılmayacaktır. Ama teknikleri bilen yetenekli bir büyücü tarafından açılabilir. " dedi.

  Pheiada Solema'ya bakarak " Yani herhangi bir büyücü kapıyı açabilir. " dedi. Kısa bir sessizlikten sonra Solema sakin yüz ifadesini değiştirmeden Pheiada'nın gözlerine baktı. Herhangi bir ifade göstermiyor olsa da göz bebeklerinin titremesinden sinirlendiği anlaşılıyordu. Soğuk kanlılıkla " Hayır, açamaz " dedi. Pheiada kadının Konuşmanın devamını getirmesini bekledi ama daha fazla karşılık almayacaktı. Daniel araya girerek " Bahsettiğim teknikler herhangi bir kulede öğretilmiyor. Deneme yanılma yöntemi bile güvenilir bir fayda sağlamayabilir. " Daniel söylediklerinin yarısını uyduruyordu. Arkdiff'te yeni bir mana olduğu Exintis başta olmak üzere tüm insan krallıkları arasında biliniyordu. Kulelerdeki rütbeliler dışında çok bilen olmasa da öğrenciler düşünce olarak daha bulunmamış mana çeşitlerinin olabileceği konusunda bilgilendiriliyordu. Pheiada " O zaman mağaraları açabilen tek kişi sensin " dedi, göz ucuyla Rakhada'yı bir kez daha gözleyerek . " Sandıkların içinde ne var ? " diye ekledi. Rakhada düğüm atma taklidini bile bırakmıştı. Dikkatle üçlüyü dinlemeye başlamıştı. Daniel için kilit nokta şimdi gelmişti. Sandıklarda büyülü bir zırh ve kılıç olduğunu uyduracak ve kabile liderinin aklını çelecekti. Hem görevini tamamlayacak, hem de her şey bittikten sonra iyi bir kaçış planı hazırlamak için zaman kazanmış olacaktı. " iblisi öldürebilecek bir şey " dedi Solema. Daniel ve Pheiada'nın şaşkın bakışları arasından Doğruca Rakhada'ya bakıyordu. Yaptıkları planı umursamamıştı. Kabile lideri öldürecek 'şeyi' bir çeşit büyü olduğunu düşünürse onu kandıramayabilirlerdi. Belki de bilerek planı bozmaya çalışıyordu. Rakhada arkasını dönüp üçlüye bakmadan yürümeye başladı. Sıska arta hızlıca uzaklaşırken Daniel Solema'ya kızmak istemişti. Arta saf gibi görünebilirdi. Ama tuzağa düştüğünü sezerse asla konuşmazdı. Bunu anlamış bile olabilirdi. Pheiada " Ne yapıyorsun ? " diye fısıldadı sitemle. Solema herhangi bir ifade göstermeden " yapmam gerekeni yapıyorum " dedi. İkili karşılık bile vermeye fırsat bulamadan Solema elinde tuttuğu ipi Pheiada'nın üzerine atarak " İntihar planları yapmaya devam edin, ben alt güvertede olacağım. " Solema uzaklaşırken Daniel sadece arkasından bakabilmişti. Bu gün çok tuhaf hareket ediyordu. Biraz düşününce Daniel iyileştiğinden bu yana biraz sessizdi. Pheiada ipi elinde tutarak " Endişelenmeli miyiz ? " diye fısıldadı. Solema güvertenin merdivenlerinden inerken Daniel " Beni tehlikeye atacak bir şey yapacağını sanmıyorum. En büyük güvencemiz de bu " dedi. Pheiada kendi kendine iç çekti. " Bu yeterince iyi bir güvence değil. "

EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin