*Bölüm 22* Batı

27 11 11
                                    

 Borkul baltasının beline asılı olan kınını hareket ettirerek biraz olsun rahatlamaya çalıştı. Ork liderinin yanında yüz üstü uzanan Felecia " Bunun için mi dışarı çıkmama emrine karşı geliyoruz ? " dedi. Borkul'un sağında uzanan Girt sakin bir ses tonu ile " Düşmanımızın ne planladığını bilmezsek sürekli bir adım geride kalacağız " dedi. Elyon ise sadece iç çekmekle yetinmişti. Bulundukları tepelikten tüm köy rahatlıkla görünüyordu. Hepsi uzanmış bir şekilde kendilerini belli etmemek için yağmur paltolarını giymişlerdi. Girt kendini daha iyi gizleyebilmek için yanına bir çalı tutamı bile almıştı. Borkul köyden kovaladığı büyücünün yanından geçişini hala görüyor gibiydi. Kaçtıkları köye geri dönmüşlerdi. Borkul'un sezgileri onu yanıltmamıştı. Burada diğer köylerden farklı bir olay dönüyordu.

(Uyarı: Bu parça bazılarınız biraz iğrenç gelebilir. Rahatsız olursanız ya da atlamak isterseniz ikinci kalın yazıya kadar atlayabilirsiniz. İkinci kalın yazıda özetleyen bir paragraf olacaktır.)

 Köye bakıldığında kendini belli eden ilk değişiklik dev kazanlar olmuştu. Ortalama bir insanın beline kadar gelebilen siyah kazanlar diplerinde yakılmış ateşler ile iyice ısınıyordu. Kazanların içerisinde uzaktan rengi belli olmasa da koyu bir sıvı, birer iskelet tarafından sürekli olarak karıştırılıyordu. Sıvılar sürekli kaynıyor, balçık dolu bir bataklık gibi ağır baloncuklarla patlıyordu. Borkul kendi kendine istemsizce " Kazanların içinde ne pişiyor ? " dedi. İskeletlerin yemeye ihtiyacı olabileceğini hiç düşünmemişti. Belki de herkes iskelet oldukları için onları sadece büyü ile hareket ettirmenin bir götürüsü olmadığına inanıyordu. Ama aynı zamanda bu gördüğü hiç bir yemeye benzemiyordu. Girt köyün ortasını işaret ederek " Benim gayet iyi bir fikrim var dedi. " Felecia ve Elyon, goblinin işaret ettiği tarafa baktıklarında anlık olarak nefesleri kesilerek ince bir ses çıkardılar. Elyon fısıldamaya yakın bir ses tonu ile " Bu doğru olamaz " dedi. Köyün ortasına yığılmış cesetler küçük tepelikler oluşturmuştu. Bedenleri birbirinden ayırt etmek imkansızdı. Onları ayıran tek şey giydikleri kıyafetlerdi. Üsttekiler nispeten yeni görünmesine rağmen alttakiler çürümeye başlamışlardı. Cesetler köy merkezinin çevresinde yapay bir duvar oluşturabilecek kadar çoktu. Yüzlercesi olmalıydı. Borkul derinlemesine incelediğinde bir şey dikkatini çekmişti. Cesetler ırklara göre ayrılmıştı. En çok ve yüksek tepelik insanlara aitti. Giydikleri kıyafetlere göre bile ayrılmışlardı. Zengin giyimli görünen azınlık daha küçük bir tepelikte ayrılmıştı. Elfler ve cüceler ise oldukça azdı. Cücelerin büyük kafa tasları ve geniş kemikleri onları belli ediyordu. Ama elfleri ayırt etmek zordu. İnsan iskeletine göre bir kaç küçük farklılık gösteriyorlardı. Birkaç diş fazlalığı, dik omuzlar... Buna rağmen beyni bile olmayan iskeletler onları mükemmel bir şekilde ayırt edebilmişti. En tuhaf gelen ise kuyruklar ile dolu olan ceset yığınıydı. Uzaktan ne oldukları anlaşılmıyordu. Ama ayak ve eller de tepelikten çıkıyordu. Sanki dev yılanlar ile insanları bir araya atmışlardı. Borkul yılanları işaret ederek " Şunlar ne olabilir ? " dedi. Girt gözlerini kısarak elinden geldiğince incelemeye çalıştı. " Vahşi hayvanlar ve insanlar ? Ben bu kadar büyük yılan hiç görmedim ama biz buralı da değiliz. ". Ork liderinin dikkatini iskeletlerden bir tanesi çekti. Diğerlerinden daha eski görünen bir iskelet ceset yığınlarından bir insanı çekiştiriyordu. İskeletin kemiklerinde kesik ve çatlama izleri vardı. Ayrıca kafatası diğerlerine göre daha soluktu. Canlı iskelet cesedi çekmeyi başardığında Borkul herkese seslenerek " Şuradaki lanetliye bakın " dedi. İskelet dikkatle cesedi kucağına aldı. masaların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Dörtlü dikkatle onun yaptıklarını izliyordu. Lanetliyi takiben diğerleri de ellerinde bir ceset ile onu takip ediyorlardı. Kollarının arasındaki bedenlere gösterdikleri dikkat Borkul'un bile ürpermesine sebep oluyordu. İskelet cesedi yavaşça masanın üzerine koydu. Ardından Ceplerini kontrol ettikten sonra kıyafetlerini çıkartmaya başladı. Masanın yanında başka kıyafet yığıntıları da vardı. İskelet bedenin kıyafetlerini tamamen çıkardıktan sonra vücudunu kontrol etmeye başladı. Lanetli masanın üzerindeki içi sıyah bir sıvı dolu olan kutuya orta parmağını batırarak vücudun üzerindeki yaraları işaretliyordu. Girt dikkatini dağıtmadan " Cesetleri yemeyi düşünüyorlarsa biraz fazla ilgi gösteriyorlar " dedi. Felecia " Belki de bizim avlandığımızda yaptığımız gibi belli organlarını alıp geri kalanını atıyorlardır. " dedikten sonra kendisinin bir insanı incelediğini gözünde canlandırınca tiksinerek yüzünü buruşturdu. Yıpranmış iskelet bedeni yüz üstü yatırarak bıçağı ile kesmeye başladı. Boynundan aşağı düz bir çizik attıktan sonra kolunun altı, kafasının arkası gibi çeşitli yerlere çizikler atıyordu. Sonunda ellerini cesedin sırtından içeri soktuğunda Felecia " Kusacağım galiba " diyerek yüzünü çevirdi. Kendini tutmak için bir süre uğraştıktan sonra " Ben daha fazla izleyemeyeceğim. " diyerek yattığı yerden sürünerek çekildi. İskeletlere görünmeyeceğinden emin olduktan sonra ayağa kalkarak kampın olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Elyon da onun arkasından çekilmeye başlayarak " Bana ne öğrendiğinizi söylersiniz " dedi. Elyon Fel kadar tiksinmiş görünmüyordu. Yine de rahatsızlığı gergin vücudundan ve kasılmış olan yüzünden belli oluyordu. Girt ve Borkul tek başlarına kalmışlardı. Girt fısıldayarak " buraya kadar gelmişken sonunu görmeden gidemeyiz değil mi ? " dedi. Borkul başıyla onaylarken tekrar köyü izlemeye başladılar.

EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin