Artalar, uzun yelkenlilerini kıyıya demirlemişlerdi. Birkaç gün dinlenmek ve yemek toplamak istiyorlardı. Ayrıca çevre kabilelerden Mozriath'ın yakınlarda dolaştığını duymuşlardı. İblis ortaya çıktığında tahta bir gemide olmak yakalanmak en kötü durumlardan bir tanesi olabilirdi.
" Hayır. Yakalanırsan seni öldürürler " dedi Solema. Artık canı sıkılmaya başlamıştı. Daniel defalarca kaçmayı teklif etmişti. " Onların mağarasını açacak olan büyücüyüm ben " dedi Daniel. Solema iç çektikten sonra " Daniel, bu dünyanın kurallarını bilmiyorsun. İşlerini zorlaştırırsan tüm hastalıklara çözüm bulabilsen bile seni öldürürler " dedi. Daniel, karşıt büyücüden medet umarak hata etmişti. Görünüşe göre kendisine yardımcı olmayacaktı. En azından artık kafeste değildi. Solema onu bir iple kendi beline bağlamıştı. Uzun bir ip değildi ama en azından büyücü yanında olduğu sürece istediği yere gidebiliyordu. Ya da Solema'nın izin verdiği kadarıyla özgürdü. Solema onun hem koruması, hem de gözcüsü olmuştu. Bazen onların konuşmalarını kendi dillerine çeviriyor, Bazense Daniel'e biraz olsun arkadaşlık ediyordu. Diğerleri artık Daniel'e eziyet etmek için kırbaç vurmuyorlardı. Tehlikeli olarak damgalanmış başka bir köleye bağlı olmak yeterince ağır bir cezaymış gibi görünüyordu onlar için. Yine de Daniel, artaların bakışından Solema'dan daha çok çekindiklerini anlıyordu. İlk defa gördükleri bir köleden korktuklarına göre sıska görünümlü karşıt büyücü ünlü olacak kadar uzun süredir buralarda yaşıyor olmalıydı.
Ejderha Mozriath geniş kanatlarıyla gökyüzünde süzülürken kamp tüm ateşlerini söndürmüş, onu izliyorlardı. Kadın artalardan bir tanesi seslice bir şarkı söylüyordu. Arta'nın ne dediği belli olmasa da meleksi bir sesi vardı. Gece yaratıklarının cırcırları ile birlikte güzel bir melodi oluşturuyordu. " İblis müziği seviyor " dedi Solema ejderhayı işaret ederek. " Müziği söyleyenlere saldırmadığına inanılır. Bazıları gelip dinlediğini, sonra da hediyeler verip gittiğini bile söylüyor. " Daniel'in kitaplarda okuduğu İblisler hiç böyle şeyler yapmazdı. Büyük, yıkıcı yaratıklardı ve önüne gelen her şeyi yakıyorlardı. Bu bölgede, Arkdiff'te her şey çok farklıydı. iyiler kötü, kötüler iyi gibi davranıyordu. Daniel Pheiada'ya baktı bir an için. Başını eğmiş müziği dinliyordu. Diğerlerinin aksine gökyüzüne değil, taşlı toprağa bakıyordu. Diğerlerinin Pheiada'yı itip kalktığını görmüştü. Ayrıca Solema'nın tabiri ile sürekli olarak düşük seviye işleri yapıyordu. Yine de onu affedecek değildi. Arkadaşlarını öldüren bir katildi hala. Daniel olanları Solema'ya anlattığında " Burada herkes yalnız yaşar. Kimsenin dostu yoktur. " dedi. Daniel ona şaşkınlıkla bakmış olsa da aynı hissi uzun süre içinde tutmadı. Kimse birbirine tam olarak kin tutmuyordu. Yeni tanıştığı herkes bu felsefeye uygun hareket ediyordu. Belki Daniel de bu felsefe ile yaşamaya başlamalıydı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde iki sıradışı arta Daniel'in yanına geldiler. Bir tanesi iri yapılıydı. Diğeri ise ona göre sıska duruyordu. Bir insan için bile zayıf görünen bir artaydı. İkili hiç bir şey söylemeden büyücünün yanına oturdular. Daniel, Solema'nın ikiliye bakışlarını kilitlediğini görebiliyordu. İkisi de kabilede yüksek rütbeli değillerdi. Yoksa Daniel'in yanına bile yaklaşmazlardı. Bir süre daha müziği dinledikten sonra sıska olan " Ben Rakhada(Rakada), bu da Tarhkin(Tarkin) " dedi. Daniel artık artalardan ne bekleyeceğini bile bilmiyordu. Sadece Pheiada'nın insan dili bildiğini zannediyordu ama bunca zaman ve eziyet sonra iki tanesi daha çıkıp hiç bir şey yokmuş gibi isimlerini söylüyordu. Daniel sessiz bir şekilde " insan dili bilen iki kişi daha " dedi. Sıska arta, Rakhada Daniel'in dediğini duymamış gibi konuşmaya devam etti. " Nereden geliyorsun ? " Daniel'in gözünün önünde evi canlanmaya. Ama Buruk gölgeler dışında bir şey göremiyordu. Evini eskisi kadar net hatırlayamıyordu. Evinin merdivenleri önde miydi ? Yoksa yan tarafta mı ? Yüzlerce defa çıktığı basamakların sayısını unutmuştu. " Artık fark etmiyor " dedi Daniel hüzünlü bir şekilde. Rakhada " Harika! " dedi. Sevinçli değildi. Rakhada'nın cevabı tam olarak cevap gibi bile durmuyordu. Daniel karşısındaki arta'nın insan dilini zannettiği kadar bilmediğini düşündü. Rakhada çatal dilli ağzını tekrardan açarak " Sizden bir kaç tane daha toplasak Mozriath'ı büyü yapıp öylece parçalayamaz mısınız ? " Daniel, Solemaya baktı. Sarışın kadın gülümsüyordu. Artaya dönerek arta dilinde bir şeyler söyledi. Arta hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu. Yoksa sinirlenmiş gibi mi? Özellikle erkek Artaların yüz ifadelerini anlamak Daniel için zordu. Rakhada konuşmak için tekrar ağzını açtı. Sıska arta daha fazla soru soramadan Daniel hızlıca araya girerek konuştu. " Arkadaşın hiç konuşmaz mı ? ". Sıska arta iri olana bir şeyler söyledikten sonra Daniel'e dönerek " O insan dilini konuşabilecek kadar bilmiyor. Sen kaçarsan seni engellemek için burada. Yani evet hiç insan dilinde konuşmaz. " Daniel soğuk bir homurtuyla " Keşke Sen de konuşmasan " dedi. Arta Daniel'in ne dediğini duymuş olmalı ki kaşlarının olması gereken kasları çatarak önüne döndü. Birkaç dakika sonra da kalkarak başka bir yere oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)
FantasyDoğuda bir ejderha, bir iblis uyanıyor. Kararmış dumanların altından kendini gösteren bir güç, yıldırım seslerinin arkasına saklanarak büyüyor, kendini göstereceği ve tüm dünyayı boğacağı zamanın gelmesini sabırsızlık ile bekliyor. Bu yükselişe kim...