Güneş yeni doğmaya başlarken Borkul gözlerini bir insanın çığlığına açtı. Refleks olarak eli gürzüne tutunmuştu. Bir süre için sesleri dinlese de sıradışı başka bir ses gelmediğinde iç çekerek " İnsanlar " dedi. İnsanlar her zaman çok seslilerdi. Gece olduğunda bile sohbetleri veya sakarlık ile ses çıkararak yaptıkları işler rahatlıkla duyulabiliyordu. Gürzünü elinde sıkıca tutarak tekrar gelmeyecek olan uykuyu beklemeye başladı. Silahı oldukça ilkeldi. Bir sopanın ucuna yerleştirilmiş bir çelik topundan ibaretti. Ağırlık dengesi elden uzakta olması ile kılıçtan çok baltayı andırıyordu. Ama iskeletlere karşı çok kullanışlı olduğunu konuşmuşlardı. Orklar yumruklarının ürettiği darbenin gücü sayesinde silahsız olmalarına rağmen onlar ile yüzleşebiliyordu. Borkul'un duyduğu ikinci çığlık ıslak bir şekilde kesildiği anda bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Hiç bir tereddüt belirtisi göstermeden silahını kaptığı gibi çadırdan dışarı fırladı.
Açıklığa çıktığında önünde beliren lanetli, bıçağını Borkul'un zırhsız karnına sapladı. Acı ile tüm vücudu titreyen ork lideri akciğerlerindeki nefesi kesik bir şekilde hızlıca verdi. Ağrısı bu kadar keskin olduğuna göre bıçak derine saplanmış olmalıydı. İskelet bıçağını bir kere daha saplayamadan geriye çekildi ve gürzü ile kafatasını dağıttı. Lanetliden geriye kalan vücut ise darbenin etkisi ile zemine çarparak darmadağın oldu. Ork lideri iskeletin elindeki bıçağa baktığında tüyleri diken diken olmuştu. incelen bir boru gibi görünen bıçak, bir kısa kılıç kadar uzundu. Sapına doğru ise genişleyerek açılan yaranın olabildiğince ağır kanamaya sebep olacağını garantiliyordu. Borkul tuniğini göğsüne kadar kaldırarak karnındaki yaraya baktı. Yan yana saplanmış iki bıçak yarası vardı. Borkul sadece bir kere bıçaklandığını fark etmişti. İskelet gerçekten hızlı olmalıydı. Üçüncü bir saplama Borkul'un ölümünü garantilerdi. Bu halde bile kendini iyileştirmez ise uzun süre ayakta kalamazdı. Kanamayı durdurması gerekiyordu. Yine de ne kadar tehlike altında olduğuna karar vermeliydi.
Borkul elini kanayan yaranın üzerine koyarak çevresini gözden geçirmeye başladı. Güneş daha tam doğmamıştı. Muhafızlar ise olması gereken yerlerinde yoktu. Çadırlardan kendisi dışında dışarı çıkan birisi yoktu. Aralarında ise bazı lanetlilerin gezdiğini görebiliyordu. Çadırların hepsine girmek yerine kesin birilerini arıyor gibi görünüyorlardı. Bazı çadırlara giriyorlar, bazılarının ise içine bakıp yollarına devam ediyorlardı. Sessiz oluşları ürkütücü derecede etkiliydi. Bunlar bir çeşit suikast grubu olmalıydılar. Borkul kendi çadırına girmeden önce tahta duvarların tepesinden görünen başka iskeletlerin de olduğunu gördü. Kaç kişilerdi ? Borkul çadırından aldığı bir bandaj ile yaralarının üzerinden geçecek şekilde belini sarmalamaya başladı. Bu sırada olabildiğince derin bir nefes aldı. Bu gerçek bir saldırı olamazdı. Olsa bile iç duvarları kurtarabilirlerdi. İçeride sayı avantajı yaşayanlara aitti.
Borkul tüm gücünü toplayarak olabildiğince yüksek bir sesle kükredi. Çadırlar hareketlemeye başlarken aldığı nefes ile ikinci kere kükreyen Borkul, herkesin uyanmasını umuyordu. Ork kükremesi insan çığlına benzemezdi. Çok daha ürkütücü ve güçlü bir ses çıkardı. Çadırların hareketlenmesi ile birlikte çığlıklar ve çarpışma sesleri artmaya başladı. Kamptaki tüm ziller tek tek çalmaya başlarken Girt ork liderinin yanına koştu. " Borkul! Daha fazlası duvarları tırmanıyor! Ne yapacağız ? " dedi. Borkul nefesini toparlıyordu. Girt Borkul'un kanlı bandajını gördüğünde " Yaralanmışsın ? Ne kadar kötü ? " dedi endişeyle. Borkul kendini toparladığında goblinin sorularını yok sayarak " Girt, goblinleri ve orkların hepsini duvarlara gönder. Daha fazla lanetlinin içeri girmesine engel olursak insanlar kendi başlarının çaresine bakabilir " dedi. Girt iki ayağının üzerinde zıplayarak bir kaç adım attıktan sonra Borkul'a gelmesini işaret ederek " hadi gidelim o zaman! " dedi. Borkul gürzüne sıkıca tutunuyordu. Elyon'un insanlara yakın olan tarafta olduğunu biliyordu. İskeletlerden bir tanesi onu öldürürse kendisini asla affedemezdi. Ama komutanın eksikliği duvarı zayıflatabilirdi. Çenesini sıkan Borkul kaşlarını çatarak kendi kendine " İnsanlara lanet olsun " dedikten sonra kendisini bekleyen Girt'e " Sen duvara önden git. Ben arkanızdan yetişeceğim! " diye seslendi. " Bekle Borkul! Adamlarının sana ihtiyacı var " Girt ne kadar seslenmiş olsa da Borkul çoktan duvarlara zıt yönde koşmaya başlamıştı. Onun fikrini değiştiremeceğini bilen Girt daha fazla zaman kaybetmeden orkların çadırlarına doğru koşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)
FantasyDoğuda bir ejderha, bir iblis uyanıyor. Kararmış dumanların altından kendini gösteren bir güç, yıldırım seslerinin arkasına saklanarak büyüyor, kendini göstereceği ve tüm dünyayı boğacağı zamanın gelmesini sabırsızlık ile bekliyor. Bu yükselişe kim...